1. Haberler
  2. PORTRELER
  3. Dersim, 11 Cumhur reisi nasıl bilir?

Dersim, 11 Cumhur reisi nasıl bilir?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Devlet kurulduğu 91 yıldan beri, hep Türk ve Sünni oldu. Ve bu Türk/Sünni devletin ‘ötekileri’ arasında çeşitli kesimler hep sayılageldi. Ancak ‘ötekinin ötekisi’ şeklinde bir kategori varsa, buna en uygun olanlar Kürt Aleviler ve onların yurdu Dersim oldu. Ceberrut devletin sillesini her zaman suratında hisseden Dersimliler, halkın ilk kez oy kullanacağı cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl tavır alacak? Bu sorunun yanıtını vermek için, 11 cumhurbaşkanının Alevi-Kürt karnesine bakmak gerek.
DERSİM’İN ÜÇ KATİLİ
Mustafa Kemal Atatürk-İsmet İnönü-Celal Bayar: Türkiye’nin kuruluşunda yer alan ve aynı zamanda sırayla cumhurbaşkanlığı da yapan bu üç isim; devletin Alevilere ve Kürtlere yönelik politikasının da mimarları. Üçlünün ilk icraatı; Cumhuriyet’i ilan eder etmez, Alevi dergâhlarını kapatmak oldu. Ardından en büyük ve sonuçları halen süren saldırı geldi: Dersim Soykırımı. 1935, 1936 ve 1937’de Dersim’e yapılan operasyonların altındaki imzalar Atatürk ve İnönü’ye aitti. Haziran başında başlanan ve operasyonların en ağırı ve sonuncusu olan 1938 operasyonundaki ‘kararname’de de Atatürk’ün imzası vardı. 9.6.1938 tarihini taşıyan 8993 sayılı kararnamede “Bir aydan fazla devam edeceği tahmin edilen Tunceli harekâtının muharebe ve müsademeleri istilzam edecek mahiyet ve ehemmiyette olduğu” belirtiliyor ve “881 sayılı kanunun 1’inci maddesine göre onandığı” yazılıyordu. Cumhurbaşkanı olarak Atatürk’ün imzaladığı kararnamede Başbakan olarak Celal Bayar imzası bulunuyordu. 9.6.1938 tarihini taşıyan Atatürk imzalı başka bir kararnamede de kara, hava ve jandarmanın Tunceli’ye yapacağı harekâtın ‘sefer mahiyetinde mühim bir harekat’ olduğu yazılı. Atatürk’ün Dersim’den değişik yıllarda başka illere göç ettirilen ve ettirilecek yerliler ile ilgili kararnamelerde de imzası mevcut.
CHP RAPORU: KÜRTLER TÜRKLEŞTİRİLMELİDİR
Sadece Dersim Soykırımı bile 10 Ağustos’ta devlet partilerinin adaylarına oy vermemek için yeterli ama biz yine de Türkiye’nin ilk yıllarına öncülük etmiş birtakım zevattan alıntılar yapalım:
Sene 1925, Cumhuriyet’in ilk yılları. Şark Islahat Planı yürürlükte ve bugüne gelen tekçiliğin nüveleri arşivlerde tozlanmadan duruyor: “Vilayet ve kaza merkezlerinde, hükümet ve belediye dairelerinde ve diğer kuruluşlarda, okullarda, çarşı ve pazarlarda Türkçeden başka dil kullananlar cezalandırılacaktır. Dersim bir an evvel Kürtlüğe karışmaktan kurtarılmalıdır.”
1925, Kürtlerin imhası ve asimilasyonu açısından önemli bir sene. Çünkü Meclis Başkanı Abdülhalik Renda’nın Doğu Raporu’nda şu sözler açıklıkla yer alıyor: “Fırat’ın batısındaki vilayetlerin bir kısmında dağınık vaziyette yerleşmiş olan Kürtleri Türk yapmak… On sene müddetle bölgede sıkıyönetim ilan etmek…”
1926’da Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey, 10 sene sonraki soykırımın çerçevesini belirliyor: “Dersim gittikçe Kürtleşiyor. Tehlike büyüyor. Dersim, Cumhuriyet için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kesin bir ameliyat yaparak acı sonuç ihtimali önlenmelidir.”
Çok değil, dört sene sonra Başbakan İsmet İnönü şunları söylemekte beis görmüyor: “Bu ülkede sadece Türk ulusu ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur.”
Atatürk’ün dillere destan Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’tan Hitler’e esin kaynağı olacak nitelikte bir cümle, sene 1930: “Benim fikrim ve kanaatim şudur ki, memleketin kendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır. O da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır.”
Ve 1931, Dersim’e dair hakaret içeren şu cümlelerin sahibi Fevzi Çakmak: “Dersim cahildir. Zorunlu iskan uygulanmalıdır. Yüksek memurlara koloni (sömürge) yönetimlerindeki yetkiler verilmeli. Türklük telkini yapılmalı. Kürt kökenli yerli memurlar tümüyle bölgeden çıkarılmalı. Dersimli okşanmakla kazanılmaz. Silahlı kuvvetlerin müdahalesi, Dersimliye daha çok tesir yapar ve iyileştirmenin esasını oluşturur. Türk toplumu içinde Kürtlük eritilmelidir.”
İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde partisi CHP’nin 1940’da düzenlediği bir rapordan cümleler: ““Kürtler Türkleştirilmelidir! Kürt meselesi Türkiye’nin en mühim meselesidir. Asimilasyonun ilk şartı dil öğretmektir.”
CEMAL GÜRSEL: KÜRDÜN YÜZÜNE TÜKÜRÜN
Türk devletinin Atatürk-İnönü-Bayar troykasından sonra cumhurun başına geçen Cemal Gürsel ise Kürtlerin belleğine 1961’de hem de Diyarbakır’da ettiği şu sözleriyle kazındı: “Nerede bir Kürt görürseniz yüzüne tükürün.” Aynı Cemal Gürsel, Kürt aydınlarının yargılandığı 49’lar Davası döneminde “2500 ya da 5000 kişiyi imha edelim veya kamplarda alıkoyalım” diyen kişidir.
CEVDET SUNAY DÖNEMİ: KOMANDO BASKINLARI
Cumhurun beşinci reisi Cevdet Sunay ise, öncellerinden milim şaşmaz bir şekilde “Türk topraklarında yaşayan herkes Türk’tür” diyerek, devletin resmi Kürt politikasının istikrarlı bir takipçisi oldu. Sunay’ın icraatlarını Mehmet Ali Birand “Apo ve PKK” kitabında şöyle anlatıyordu: “…1963’te Cevdet Sunay, on sayfalık ‘Devlet Direktifi’ hazırlattı. Direktifin temeli, bütün devlet ünitelerinin Kürt sorunuyla ilgili olarak neler yapacakları yazılmıştı. Milli Eğitim’den tutun Sosyal İşlere kadar. Kimin ne yapacağı ve nasıl hareket edeceği, İçişleri’nden Dışişleri’ne kadar nasıl davranılacağı belirtilmişti. Bugün bunlardan geriye bir tek Güneydoğu’da hâlâ yapılan ateşli tatbikatlar kalmıştır. Devletin gücünü göstermeyi amaçlayan bu uygulamanın dışında bir şey olmadı…”
DDKO’nun 15 Mayıs 1970’te Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ve Cevdet Sunay’ın resmî olarak cevaplamak zorunda kaldığı Kürt Raporu’na göre Ocak ayı sonlarından itibaren özel askeri birliklerce Diyarbakır, Mardin, Siirt ve Hakkari’nin köylerine ‘toplu indirme harekâtları’ yapılmıştı.
Raporun en ilginç bölümünde ‘komando baskınları’ şöyle anlatılıyordu: “Köyün etrafı motorlu askerî araçlarla sarılmakta; helikopterlerle köyün üzerinde uçuşlar yapılmakta; köylüler, hiçbir şey sorulmadan dövülerek evlerinden alınmakta; köyün belirli alanlarına kadın erkek ayrı ayrı olmak üzere toplatılmaktadır. Burada köylülerden silah istenmekte fakat silah olmadığını söyleyen köylüler falakaya yatırılmakta, yerlerde süründürülüp kovalanmakta, birbirlerine bindirilmek suretiyle piramitler kurdurulmakta; bunlarla yetinilmeyerek çırılçıplak soyundurulmakta, kadınların mahrem yerlerine el atılıp iğrenç muameleler yapılmaktadır. Bu işkencelerde ölenlerin sayısı fazladır. Çırılçıplak soyundurulan kadın ve erkekler, üzerlerine su dökülerek, saatlerce kamçılanarak sehpalardan başaşağı astırılmaktadır. Bu işkenceler sonucunda intihara teşebbüs eden köylüler olmuştur. Yer yer çıplak edilen erkeklerin cinsel organına ip bağlanarak kadınların eline verilerek, bu şekilde bütün köy gezdirilmektedir. Yine çıplak edilen kadınların köy içinde bütün gün boyu dolaştırıldıklarına sık sık rastlanmaktadır. Yine bu baskınların birçoğunda köylülerden kadın istenmiş ve kadınlarını askerlere vermek istemeyen köy halkı işkenceye alınmıştır.” Kürt köylerine yapılan komando baskınları 1973 yılına kadar aralıksız sürdü.
KORUTÜRK’ÜN ARŞİVİNDE APOCULAR VARDI
Altıncı cumhurbaşkanı Fahri Korutürk dönemi, daha çok sol ve sağ arasındaki çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem olarak yaşandı. 1973-80 arasını kapsayan bu dönem, aynı zamanda Kürt Özgürlük Hareketi’nin doğumuna da tanıklık etti. Yıllar sonra arşivinde “Apocular” adlı bir şema çıkan Korutürk’ün Kürt meselesine yaklaşımını ise Hasan Cemal’den aktaralım: “Yıl 1975, yer Çankaya Köşkü. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu’nu, Hukuk Başdanışmanı Fahri Çoker’i ve Basın Sözcüsü Ali Baransel’i yanına çağırır. Toplantı Güneydoğu’yla ilgilidir. Bölgede sıkıyönetim vardır. Korutürk, ileride bir Kürt devletinin Ortadoğu’da kurulabileceğinden söz eder. Irak’ın kuzeyinde, Kerkük’ü de içine alan coğrafyanın akla geldiğini belirtir. Bu topraklarda kurulacak bir Kürt devletinin başta Amerika olmak üzere İngiltere ve Fransa’nın da desteğini göreceğini söyler. Bu senaryonun gerçekleşmesinin Türkiye için büyük bir tehlike doğuracağını, bu çerçevede Türkiye’den de toprak istenebileceğini anlatır. Ve sözü siyasetçilere getirir: Siyasi partilerin, oy avcılığı uğruna bu hayati tehlikeyi bir türlü görmek istememelerine doğrusu akıl erdiremiyorum.” Kürtlerin özgürlüğü en hafif deyimle bir ‘tehlike’dir Korutürk için. Şunu da belirtmek gerekir ki; Korutürk’ün cumhurbaşkanlığı döneminde yasaklanan kitapların başında İsmail Beşikçi imzalı, Kürt sorunu içerikli kitaplar yer alır.
KENAN EVREN = DİYARBAKIR VAHŞETİ
1980 darbesiyle başa geçen cuntacı Kenan Evren ise, Kürtlerin tarihine önce Diyarbakır Zindan vahşetiyle geçer ve Kürtler zindan direnişiyle, bu vahşete yanıt verir. Ünlü “kart-kurt” teorisinin üretildiği bu darbeci cumhurbaşkanı döneminde, teorinin yıllar sonra parayla yazdırıldığı ortaya çıktı çıkmasına da, Türkiye’de yaşayanların önemli bir bölümü de “Kürt yoktur, kara bastıkları için çıkardıkları ses nedeniyle onlara Kürt denmiştir” safsatasına maalesef inandı. Darbe dönemiyle Kürtçe yasaklandı ve bu yasak çok uzun yıllar boyunca sürdü. Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı dönemi, Kürtlere açık cephe savaşının açıldığı yıllar olarak tarihe geçti.
ÖZAL DÖNEMİ: ÖZEL TİM KURULDU, KÖY BOŞALTMALAR BAŞLADI
Evren’den sonraki ilk sivil cumhurbaşkanı olarak seçilen Turgut Özal’ın Kürt sorunuyla ilgili politikaları, adil bir çözüm konusunda ısrar eden ilkeli bir liderden çok Kürtleri bölgesel çıkarları için kullanmak heveslisi pragmatik bir lider olduğunu gösterdi. ABD’nin Irak’ı işgal niyetinin farkında olan Özal, bunu kendisi için de tarihi fırsat olarak gördü. 1991-1993 döneminde Kürt sorunu konusunda attığı adımlar, “bu tarihi fırsatı” değerlendirmeye dönüktü. Iraklı Kürt liderlere hamilik etme fikrini askerlere de açan Özal, Milli Güvenlik Kurulu’ndan onay aldı. 1991 yılından itibaren Celal Talabani’nin Türkiye ziyaretleriyle birlikte Güney Kürdistan’daki Kürtlerle yeni bir ilişki geliştirildi. O yıllarda bu ilişkinin bir sonucu da Talabani ve Barzani liderliğindeki grupların PKK’ye karşı Türkiye ile birlikte hareket etme kararını almış olmalarıdır. Özal’ın “barışçıl” adımları hiçbir zaman savaştan vazgeçildiği anlamına gelmedi. Kendi nitelemesiyle Kürt sorununda ‘double track’ diye tabir edilen ‘ikili yol’ tercih edildi; yumuşak politikalara, sert politikalar eşlik etti. Özal, PKK hareketine karşı askeri önlemlerden hiçbir zaman vazgeçmedi. Bunun için tüm bölgeyi kapsayan ve PKK’ye verilen halk desteğini kesmeye yönelik politikalar geliştirildi. Nitekim Özal başbakanlık yıllarından başlamak üzere Kürdistan’ı kana bulayan bir dizi politikanın ya mimarı ya da aktif uygulayıcısı olmuştur. Asker ve polise aşırı yetkiler veren Olağanüstü Hal, 1987 yılında Özal döneminde hayata geçirildi.
Özal, adı faili meçhullerle, işkenceyle özdeşleşen Özel Tim’in kurulmasını sağlayan isimdi. Özel Tim 1983 yılında Özal’ın başbakanlığı döneminde PKK’ye karşı kurdurulmuştu. Özal, Cumhurbaşkanlığı döneminde Başbakan Süleyman Demirel’e yazdığı bir mektupta, özel timlerin “arayan” bir tarzdan çıkmasını ve “bulan ve yok eden” bir tarzla devriye gezmesi isteğini dile getirdi. Yine aynı mektupta “köy boşaltmalar” da bir yöntem olarak yer aldı.
DEMİREL’LE VAHŞET DÖNEMİ BAŞLADI
Özal’ın ölümünden sonra devletin başına geçen Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı, Tansu Çiller’in başbakanlığı dönemindeyse ise Kürt sorunu ateşten gömlek haline dönüştü. Bir yandan ‘Kürt realitesi telaffuz edilirken; OHAL uygulamasıyla özellikle devlet eliyle valilere geniş yetkiler tanındı. Bu yüzden olsa gerek ki trafik ışıklarının renkleri ile PKK’nin renkleri aynı diye trafik ışıklarının kaldırılmasını isteyen valiler bile çıkmıştı. Kürtlerin çocuklarına Kürtçe isim vermeleri yasaktı. Ki bu yasak, günümüzde bile hala kısmen var. 90’larda Kürt köyleri boşaltıldı ve Kürtler tehcir edildi. Ünlü bilim insanı Noam Chomsky bu yılları Amerikan Müdahaleciliği kitabında şöyle anlatır: “Türkiye’nin Kürtleri şiddetle bastırması yıllardır büyük bir skandaldı. Bu skandal 1990’larda zirveye ulaştı. Göstergelerden birisi, Türk ordusu kırsal bölgeleri yakıp yıktıkça,1990-1994 arasında bir milyondan fazla Kürdün buralardan gayrı resmi başkenti Diyarbakır’a kaçışıdır. Türkiye’nin insan haklarından sorumlu devlet bakanına göre iki milyon kişi evsiz bırakıldı ve Bakan bunun kısmen ‘devlet terörünün’ sonucu olduğunu kabul etti. İşkence, binlerce köyün yıkılması, napalmlarla bombalamalar ve genellikle on binlerce olduğu tahmin edilen, sayısı bilinmeyen savaş kayıplarının yanı sıra, yalnızca Kürtlerin öldürüldüğü “esrarengiz cinayetler” 1993 ve 1994’te 3.200’e ulaşmıştı.” Chomsky yakılan 3.500 köyün ve milyonlarca Kürdün göçertilmesinden dolayı bunu bir “etnik temizlik” olarak değerlendirir.
JİTEM’E ÖVÜNÇ MADALYASI VEREN SEZER
Lükse mesafeli tavrı ve eşiyle çarşı pazar gezmeleriyle popülize edilen 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ise, mesele Kürt sorunu olduğunda tanım yapmaya bile karşı çıkan biri olarak tanındı. Başbakanlığının ilk döneminde Tayyip Erdoğan’la bir görüşmesinde ‘Neden Kürt sorunu diyorsunuz?’ diye çıkışan Sezer’e göre ‘Kürt kökenli yurttaşlar’ azınlık değil, çoğunluğun içindeydi. Keza devlet ‘hukukçu cumhurbaşkanı’ Sezer; kendisine beyaz tülbent vermek isteyen “barış anaları’nı kabul etmeyen, ancak pek çok faili meçhul cinayette imzası olan JİTEM’ci Abdulkerim Kırca’ya elleriyle devlet övünç madalyası veren kişidir.
ABDULLAH GÜL, AKP’NİN NOTERİ
2007’den beri Cumhurbaşkanlığı yapan Abdullah Gül’ün son dönemlerde ‘noterlik’ten öteye geçmeyen icraatlarını ise halen yaşıyoruz. AKP politikalarının onaylamak dışında bir hükmü olmayan Gül döneminde; onlarca Kürt genci katledildi, KCK adı altında siyasi soykırım operasyonları düzenlendi, sınır ötesi harekatlarla Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik savaş acımasızca sürdürüldü. Hükümetin son döneminde yaşanan müzakere süreci ise onun siyasetten by-pass edildiği bir dönemin son günlerine denk geldi.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Dersim, 11 Cumhur reisi nasıl bilir?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Dersim Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin