Firik Dede yani resmi adıyla Seyfi Firik, 1909 yılında Qeredeşi köyünde doğdu. Küçük yaşta babasıyla birlikte Dersim’i diyar diyar dolaştı. Kendi deyimiyle bu meşakkatli yolun ilk desturunu çok sevdiği babasından aldı. O Kırmanciye cemaatleri içinde pişti ve ocak kültürünün deryalarından beslendi. Firik Dede, genç yaşta insani kamil olmaya giden yolun sırrına erdi.
Baba ile oğul bir gün olsun yaşadıkları köy olan Qeredeşi’de durmadılar. Çünkü Dersim’in başında dolanan kara bulutları görmüşlerdi. Dersim’in birliği de yavaş yavaş bozuluyordu. Bu durumun farkında olan baba oğul, Dersim’in başında dolanan büyük felakete karşı aşiretlerin birliği için dört bir yana bilgi taşıdılar ve aracı oldular. Özellikle Hozat ve Ovacık aşiretleri arasında büyük bir saygınlıkları vardı.
Firik Dede 1926 yılında Erzincan’da taliplerine gider ve Beyler köyünde babası ile birlikte cem tutarlar. Bulundukları ev, bir ihbar sonucu güvenlik kuvvetlerince basılır. Baba ve oğul burada gözaltına alınır. Bu duruma talipleri çok üzülür ve “Biz çağırdık elimizle teslim ettik” derler. Bundan dolayı çalmadık kapı bırakmazlar, derken Sağıroğlu Mustafa Bey’den yardım isterler. Onun kefil olması sonucunda bir daha cem tutmamak kaydıyla bir ay süren tutukluluğun ardından ikisi de serbest bırakılır.
Firik Dede, babasıyla birlikte Dersim’e dönerler, ancak yasağı da çok ciddiye almazlar, gizlice cem tutmaya devam ederler.
1933 yılında Ovacık’ın Çakperi köyünde Xızır Cemi tutarlar, ama cem yeri yine ihbar edilir, onun ve babasının elleri bir daha kelepçelenir. Sırrı Yüzbaşı onları tutuklar. Pirlerinin bu durumuna üzülen Kurno İbrahim, Sırrı Yüzbaşı’ya giderek sıkı bir pazarlık sonunda 15 kilo bal, 1 teneke yağ, 1 kısır keçi ve 20 kilo peynir karşılığında onları serbest bıraktırır. Ama olaylar yine Firik Dede’nin peşini bırakmaz, her yerde aranır duruma düşer.
1937 yılında Hozat Zankirek muhtarı olan amcası Çıla’dan Firik Dede’yi teslim etmesi istenir, Çıla bu ihaneti kabul etmez ve eşi ve çocuklarıyla birlikte kurşuna dizilir. Çıla’nın başına gelenleri duyan Firik Dede, Zankirek’e koşar ama aileden kimseyi bulmaz. Bu haldeyken bir milis tarafından ihbar edilir ve yakalanır, cebinden Seyit Rıza’ya ait mir mektup çıkar. O sırada Seyit Rıza cezaevindedir. Bu mektupta yazılan bazı deyimleri çözemezler, bunların ne anlama geldiğini anlatması için Firik Dede’ye günlerce işkence yaparlar. En çok da kime yazıldığı bilmek isterler ama Firik Dede konuşmaz
Firik Dede bir süre sonra sürgün kafilesine dahil edilmek üzere serbest bırakılır ve babasıyla Balıkesir’in Dursunbey ilçesine gönderilirler. Bir süre sonra buradan kaçıp Ovacık’a dönerler ve ölüme meydan okuyarak dervişane dolaşmaya devam ederler. Mahmut Yerlikaya ağa vahameti fark eder ve bu iki bilgenin ölümüne gönlü razı olmadığı için, eski Pulur köprüsüne epey uzak bir yerde Munzur Suyu’nun kenarında yeraltında gizli bir mahzen yapar ve ikisini oraya gizler. Bu mahzenin yerini ailesi dahil kimseye söylemez.
Mahmut Ağa sürgüne gönderilirken epey eziyet görse de, Firik Dede’nin yerini soranlara “bilmiyorum” der. Firik Dede ve babası 1941 yılına kadar gizli yaşamaya devam ederler. Sonra kaçak yaşayanlarla ilgili “kaçak yaşayanlar yerlerine dönebilir” denilince, ortaya çıkarlar.
Son yıllarında bir yazarla yaptığı sohbette şunları söyler:
“Bilir misin oğlu, toprak evlerimizin kapısı neden hep güneşe açılır? Sence bu tesadüf müdür? Unutma ki Dersim’in bütün ulu ağaçları gövdelerinde bize yer açmıştı. Dağlarımız mazlumun sığınma evleriydi. Onların kerametinden bir gün olsun şüpheye düşmedim. Ama gel gör ki, her sabah kapımızın eşiğini ısıtan o yüce varlığa önce biz sırtımızı döndük, sonra da yol ve erkanı kaybettik.”
Firik Dede ömrünün son yıllarında önce oğlu Behzat’ı, sonra da torunu Bülent’i korkunç iki ölümle kaybetti. O günden sonra hiç gülmediği anlatılır…
2007 yılında Hakk’a yürüyen Firik Dede’nin deyişleri halen dilden dile söylenir.
Devrin daim olsun Firik Dede…