1. Haberler
  2. ANASAYFA
  3. CHP’ye, İBB’ye ve İstanbul Barosu’na kayyım atanacağı bilgisi gelmişti

CHP’ye, İBB’ye ve İstanbul Barosu’na kayyım atanacağı bilgisi gelmişti

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu “Yeni Bir Sabah” programında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile diğer CHP’li başkanlarının tutuklandığı sürecin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkilendirmelerine iktidar kanadından yapılan eleştirilere, Adalet Bakan Yardımcılığından sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na getirtilen Akın Gürlek’le yanıt verdi.

Konuşmasında yeni süreç tartışmalarından ekonomiye kadar bir çok başlığı değerlendiren Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

CHP kurultayı

“Cumhuriyet Halk Partisi’nin bundan sonraki yol yürüyüşü adım adım bir iktidar yürüyüşü. Bunun için toplumun tüm kesimlerini kapsayacak. Hem siyasi partilerle bu yolu birlikte yürüyecek hem toplum siyasi parti üyesi olmayan ancak toplumun çok farklı kesimlerinden insanları kucaklayarak yol yürüyecek. İktidarı devralmaya gidiyoruz. İşte anketler var. Her anket bir öncekinden iyi geliyor. Geçmişte yarım 0.2 puan, 0.3 puanlık artışlar şimdi artık çok daha fazla ve her gelen anket hangi firma yaparsa yapsın.” 

‘Çarşamba bizim için sembol’

Ekrem Başkan da bence tutukluluk hali ortadan kalktıktan ve mitinglere başladığı, il ziyaretlerine başladığında ilk Samsun’dan başlayacak. Bunu hep konuşurduk. İlk mitingi Samsun’da yaparız diye. Maalesef Ekrem Başkan olmadan yapacağız. Onun boşluğunu biz dolduracağız. Yani Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Özgür Özel değil, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yöneticileri değil, üyeleri değil. Gelecekte ülkeyi yönetecek Cumhurbaşkanına sahip çıkmak isteyen herkesi Samsun’a bekliyoruz. Çok önemli bir miting olacak. Önemli bir başlangıç olacak. Devamında da söylediğiniz gibi Çarşamba bizim için sembol. Neden? Darbe girişimi 19 Mart Çarşamba günü yapıldı. 7 gün gündüz gece direndik ve 26 Mart Çarşamba günü orayı bir kayyıma değil Belediye Meclisimizden bir seçilmişe, Nuri Başkan’a emanet ederek Ekrem Başkan’ın da içine sinerek Belediye Meclisimizdeki tüm üyelerimizin oylarını alarak ve yine sandıktan çıkan birisiyle Ekrem Başkan’a vekil seçtik. Ona teslim ettik ve ayrıldık. 7 gece miting yaptık Çarşamba’dan Çarşamba’ya. Çarşamba 20.30 Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en demokratik, en önemli sahip çıkışlarından birinin yıl gün dönümüdür, yıl dönümü olacak ileride. Çünkü şundan dolayı 19 Mart günü hem dünyanın en çok bildiği Türkiye’nin metropolüne İstanbul’una 3 İmparatorluğa başkentlik etmiş bir kente darbe yaptılar.”

‘Cumhurbaşkanı adayına darbe yaptılar’

“Onun seçtiği belediye başkanına darbe yaptılar ve Türkiye’nin 4 gün sonra belirleyeceği Cumhurbaşkanı adayına darbe yaptılar. Bence milleti biz takdir ederse tabii ki bir sonraki Cumhurbaşkanına darbe yaptılar. O darbeyi o gün Saraçhane’ye ki Saraçhane’yi bilmeyenler için hatırlatalım. Bir tarihi yarımadada bulunuyor. Etrafında köprüler, viyadükler var. Bütün köprüleri kaldırarak, kapatarak, gelen metroyu durdurarak, trenleri keserek, vapurlara izin vermeyerek Saraçhane’yi tecrit ettiler. Ve dediler ki 3 kişiden fazla bir araya gelmek yasak. Bütün İstanbul’da 5 gün boyunca. O gün Saraçhane’ye ben çağrı yaptım. O akşam 155.000 kişi geldi. Akıl alır gibi bir şey değil. Ve ki pek çok engel vardı. Yani ulaşım konusunda olağanüstü engelleme. Olağanüstü. Yani insanlar kilometrelerce geriden örneğin biri diyor ki 7 kilometre yürüdüm. Biri diyor 3,5 yürüdüm. Bizim gazeteci arkadaşlarımız bile zor ulaştılar. Kameramanlar kameraları sırtında 3 kilometre yol yürüyüp geldiler. Ve inanılmaz engellemelere yaklaştığınızda bu sefer bariyerler, bariyerin önünde polisler. Yani yaklaştırmamak için her şey yapıldı.”

Saraçhane protestoları

“155.000 kişi bariyerleri yıktı, bir yolunu buldu oraya geldi. Çarşamba 20.30 155.000 kişinin Türkiye’ye korkmuyoruz, teslim olmuyoruz, seçtiğimiz başkanı kimseye vermiyoruz. Buraya kayyım atatmıyoruz dediği gündür. Ve 155.000 kişi ertesi gün 250.000 kişi oldu. Üçüncü gün 550.000 kişi oldu. Pazar günü ön seçimin olduğu gün 1.200.000 kişi oldu. Eskiden rakamlar tartışılırdı. Şimdi drone var. Polisin de dronu var. Tartışmasız 1.200.000 kişinin geldiği ve bir darbeyi püskürttüğü yerdir Saraçhane. Doğru bir değerlendirme. Şöyle söyleyeyim. O gün sabah kayyım o gün sabah Ekrem Başkan’a operasyon yapıldığında saat 7’ye 10 kala ben MYK üyelerime haber verdim. Zaten pek çoğu haberdar olmuştu. Hızla burada buluştuk. Ben 7 çeyrek geçe falan buraya gelebildim. Herhalde 7.30’da benim yukarıdaki sizin de geldiğiniz odamızda bir 8-10 kişi toplandık. Durum şundan ibaretti. Bir gece önce Ekrem Başkan’ın diplomasını alakasız bir kurum iptal etmiş. Yani diplomayı İstanbul Üniversitesi’nin İşletme Fakültesi vermiş. Çarşamba günü öğlen 12.00’de toplanıp bunu görüşecekler. Ama anlamışlar ki diploma iptal edilmeyecek. Çünkü 7 kişiden ikisi sadece iptal edelim diyormuş. İftar vakti. Akşamın 7’sinde, 6’sında, 7’sinde İstanbul Üniversitesi’nin yönetim kurulunu toplayıp hiç alakası yok diplomayla. Diplomayı iptal ettiler. İftarda öğrendik bunu. Ben şehit ve gazi aileleriyle Ankara’da iftardaydım. Ekrem Başkan bir ev iftarındaydı. Gözü dönmüş bunların dedik yani. Ben hatta şöyle dedim. Bu normal değil. Yani yarın öğleni bekleyemiyorlar. Gözü dönmüş bunların. Bir şey olacak yani. Zaten tedirgin yattık. Sabah 6’da uyandık. 7’yi dediğim gibi 10 geçe toplandık. Dedim ki arkadaşlar ben İstanbul’a gidiyorum ama partiyi de savunmak lazım. Çünkü biz o hafta başına bunu ilk kez açıklıyorum. Yani şöyle açıklıyorum. Birçok duyum alırsınız hele gazeteciler sizler çok daha iyi.”

‘Kayyım atanacak bilgisi gelmişti’

“Bize gelen bilgi şuydu: CHP’ye kayyım, İBB’ye kayyım, İstanbul Barosu’na kayyım. Bu hafta üçüne kayyım atacaklar. Yani İstanbul Büyükşehir’i alacaklar. Buna direnecek yapı olan CHP’yi çökertecekler. Bunu savunacak olan avukatların da barosuna kayyım atacaklar bu hafta. Zaten böyle bir tedirginlikle başladık. Dedim ki arkadaşlar genel sekreterimiz Selin Hanım vardı. Güçlü bir ekip yapın. Burada yatın dedim. Yani bunu daha önce bu netlikle hiç konuşmadık. Dedim ki burada yatın. Özgür Karabat 7 gün burada yattı. Gökhan Zeybek 7 gün burada yattı. Veli Ağababa 7 gün burada yattı. Ulaş Karasu 7 gün burada yattı. Ankara İl Başkanlığından, Gençlik Kollarımızdan 150 genç burada yattı kayyıma karşı. Çünkü atarlar. Biz bu binayı o kayyıma teslim edersek Türkiye demokrasini teslim ederiz. Çünkü bu bina öyle herhangi bir bina değil.”

‘Burada yatıp kalkın burayı savunun’

“Şimdi 15 Temmuz’un hedefi nasıl Meclis’se, milli iradeyse, orayı savunduysak bu da bir darbe. Geliyordu göz göre göre geliyordu. Ne zaman? 9 Ekim günü bir bakan yardımcısı, siyasi bir kişilik, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atandı ben “Bir darbe mekaniği işlemeye başladı.” diye çıktım Meclis’teki grup konuşmamda söyledim. Çünkü belli ki bize bir şey yapacaklar. Bir tarafsız hakim savcı yerine bir bakan yardımcısı Akın Gürlek oraya yollandı. O sabah bu darbe girişimini duyunca dedim ki: “Arkadaşlar bizim bir İstanbul Barosu var onu baro savunacak. Bizim kontrolümüzde iki mekan var. Birisi Cumhuriyet Halk Partisi, burada yatıp kalkın, burayı savunun.” Ben dedim ki: “En az 100 kişi olun.” Dediler ki: “Bazı geceler 350-400 kişi yattı partide.” “Burayı vermeyin.” dedim. “Siz ne yapacaksınız?” “Vallahi yolda düşüneceğim.” dedim. Bir sembol mekanda bu darbeye direnmek lazım bir sembol mekanda. Yola çıktık. Yol boyunca giderken İstanbul İl Başkanımı aradım. Ona “Ne oluyor?” dedim. Dedi ki: “Vatan emniyete gittik. Önden şöyle tedbirler böyle. İl binası şöyle, burası böyle falan…” Dedim ki: “Ekrem Başkan’a açılan iki dava var.” Yani o anda iki soruşturma. Biri kendi mali suçlar dedikleri. Bir tanesi terör. Terör demek kayyım atamak demek. Direkt, niyet belli. Dedim ki: “Kayyım atanacaksa İstanbul Büyükşehir’in sembol binası Saraçhane. Esas makam odası orada. Kayyım gelecek oraya oturacak.”

Savunmak lazım. Özgür Çelik’e dedim ki: “Saraçhane’ye kimleri toplayabiliriz?” Dedi ki: “İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisimiz.” “Kaç kişi?” “İşte 160 küsur kişi.” Dedim ki: “Meclis salonuna derhal gitsinler. Ben bir başka talimat verene kadar oradan çıkmasınlar. Çünkü orası oranın meclis salonu.” “Makam odası açık mı?” dedim. Dedi: “Açıktır yani. “Tamam.” dedim. “Oraya bir güvenlik alın. Ben geleceğim oraya ve orayı savunacağız. Darbe burayı hedef alacak arkadaş.” dedim. Özgür Başkan dedi ki: “Ben o zaman Vatan Emniyet’teydim.” Buradan bir grup dedim ki: “Orada güçlü, zinde bir grup tut. Ben geleceğim konuşuruz. Erkenden de hedef etmeyelim. Çünkü siz orada 50 kişi iken gelirler, alırlar orayı. Her an atanabilir. Çünkü terör soruşturması varsa her an atayabilirler.” İstanbul’a vardım. “Doğrusunu mu yapıyorum?” diye düşündüm. Dedim ki: “Yok. Önce Ekrem Başkan’ın ailesine bir moral vermek lazım.” Köprüden geçtim. Dilek Hanım’ı, çocukları gördüm. Orada basına bir mesaj verdim. Yani ailenin yanında çünkü ailenin morali, işin insani tarafı da önemli. Oradan Saraçhane’ye gittim. Arkadaşlarla toplandık. Dedim ki: “Burayı bırakmayacağız. Öleceğiz ama burayı bırakmayacağız. Burayı savunmamız lazım. Kaç kişi gelir?” Dediler ki: “Çağırdıktan sonra ulaşılabilen herkes gelir ama eylem yasağı var. Çok kişi gelmez.” Dedim: “Burada kalacağız. Ben burada yatacağım, kalkacağım.” dedim. “Burası yeniden her şey normalleşene kadar bu binayı savunacağız.” “Bir duyuru yapalım. Akşam 20.30’da buraya herkesi bekliyoruz. Gün boyu da isteyenler gelsin.” 

“Ben şunu hissettim: Biz eğer meseleyi doğru anlatırsak insanlar buna sahip çıkacak.”

Cunta tartışmaları 

“Cuntaya gelince. Cunta nedir? Asker ya da sivil seçilmişlerin yerine zorla geçmeye, yönetimi devralmaya çalışan kişilere denir. Ben defalarca söyledim, bir daha söyleyeyim. Sayın Erdoğan son girdiği genel seçimde seçilerek cumhurbaşkanı unvanını almıştır. Ben de kendisine defalarca Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı… Bayramda aradınız. Sayın Erdoğan, bayramda aradım. Burada ağırladınız. Partisine gittim, burada ağırladım. Hatta hatta… Kanun şudur. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bir binaya gelirse o binada olduğu sürece göndere cumhurbaşkanlığı forsu olan bayrak çekilir. Ben o bayrağı da çektim geldiğinde. Cumhuriyet Halk Partisi binasına o bayrağı da çektim. Seçilmiş cumhurbaşkanı. Ben ona seçenlerin iradesinden dolayı, onu seçen 25 milyon 26 milyon kişiye saygımdan dolayı “Sayın Cumhurbaşkanı” dedim, kapıda karşıladım, kapıda uğurladım.” ..

Normalleşme eleştirilerine yanıt 

“Normalleşme şu, millet küfür, kavga yerine emekli maaşına zam istiyor kardeşim veya 28 Şubat meselesinden paşalar, Gezi davasından gencecik insanlar, anneler, kardeşler kalmasın. Emekli maaşı sefaleti olmasın, asgari ücret iyi olsun, sendikal haklar iyi olsun, bunları istiyor. Dedim ki: “Gelin ülkeyi siz normal yönetin, kutuplaşmadan hep birlikte, ben muhalefet, sen iktidar. Ben artık birinci partiyim, sen ikinci partisin. Bu ülkede kavga olmadan bir iktidar devri olsun.” O süreci ayrıca konuşuruz. O günkü tavrım da doğruydu. Sonuna kadar da arkasındayım.”

Süreci kim bitirdi ? sorusu

“Erdoğan bitirdi. Ben açıkça anlatırım niye bitirdiğini de ama çok net bir şey var. Millet, “Açım, yoksulum, işsizim, kavga istemiyorum. Derdimi duyun. Benim derdimi çözün.” dedi. Bize de birinci olma, parti olma görevi verdi. Ve biz millete hizmet ederek, iyi yöneterek ve insanlara, Erdoğan’a oy atmış olsalar da o insanlara saygı duyarak, saygı göstererek bir yol yürüdük. Bu yürüyüşün sonunun iktidar olduğunu görünce Erdoğan bu normalleşmeyi bitirmeye karar verdi. Peki, o zaman bu cunta söyleminizde doğru olduğunu düşünüyor musunuz?”

“Şunu söylüyorum, tam olarak. Ben Erdoğan son genel seçimlerde aldığı oy, seçmenine hürmeten “Sayın Cumhurbaşkanı” demişim. Tamam. Burada bir şey yok. Tamam. 19 Mart günü o Erdoğan atadığı savcı eliyle devletin 35 yıl önce ilan vererek davet ettiği, 31 yıl önce imza atıp mührünü basıp, devletin mührüdür o, İstanbul Üniversitesindeki verdiği diplomayı iptal ettirerek ertesi sabah 5’te iki ayrı dosya, ikisinde de gizlilik var.”

‘Kendi rakibine darbedir’

“Savcıların birbirinden haberinin olmaması lazım, bir yerden yönetilmiyorsa. İkisi aynı anda harekete geçerek yüzlerce, binlerce polisle İstanbul’un seçilmiş, hazmedilmeyip seçimi iptal edilmiş, bu sefer 800.000 oyla seçilmiş, bir sonrakine başbakan yenememiş, şehircilik, çevreden sorumlu, yani belediyeciliği en iyi bilen bakan getirmiş, ona da 1 milyon fark atmış kişisine sırf anketlerde kendinden çok çıkıyor, gelecekte cumhurbaşkanı o olacak diye pazar günü yapılacak ön seçimden önce gidip de alıp 4 gün tutup tam ön seçim günü hapse koyma meselesi bir seçilmişi darbe yoluyla indirmektir.

“Bu bir sonraki cumhurbaşkanına darbedir. Kendi rakibine darbedir. Bu darbeyi yapan cuntacıdır. Erdoğan son seçimde aldığı oyla cumhurbaşkanı unvanı almıştır. 19 Mart’ta yaptırdığı işle cunta başkanı unvanı almıştır.”

’10 büyük davada cezayı vermiş bir isim’

“Şunu söyleyeyim. Şimdi Akın Gürlek en tartışmalı 10 kadar davada İstanbul’da mahkeme mahkeme gezdirilmiş, nerede lazımsa oraya götürülmüş. Selahattin Demirtaş’a da cezayı o vermiş, Canan Kaftancıoğlu’na da cezayı o vermiş. 10 tane büyük, Can Atalay’a da cezayı o vermiş, içeride o tutmuş. 10 büyük davada tak tak tak tak tak muhalefeti doğramış bir isimdi. Bakın o kısmı geçmişte çok tartışıldı. Ben ona dedim ki: Mesela başarılı bir hakim yıllarca aynı yerde kalır İsmail Bey. Hakim teminatı diye bir şey var. Coğrafi teminat diye bir şey var. Dünyanın en çok gezdirilen hakimi olmuş. En mobilize hakim. Ben ona “Seyyar giyotin” dedim, davalık olduk falan. O süreç bitmiş. İsmail Bey, Akın Gürlek gelmiş bakan yardımcısı yapılmış. Herhangi bir savcı, hakim Manisa’daki bir savcı dese ki: “Ben MHP’den aday olacağım.” Olabilme ihtimali olur mu? Gider MHP’den aday olur. Seçilemedi, görevine geri gelemez. Neden? “Sen artık MHP’lisin, adalet dağıtamazsın.” diyorlar. Çankaya’daki bir hakim, bir savcı CHP’den aday oldu, geldi. Görev yaptı, yapmadı. Rengi belli oldu. Artık göreve dönemez. Şimdi çok tartışmalı kararları oldu, onu geride bırakıyorum Akın Gürlek’i. Sen almışsın, bakan yardımcısı yapmışsın. Kendi ifadenle, kendi ifadenle “Bakan yardımcılığı siyasi bir pozisyondur.” diyorsun. Eskiden bakanlar siyasiydi, yardımcıları teknikti. Şimdi bakanlar teknik, yardımcıları siyasi diyorsun ve siyasi bir bakan yardımcılığı pozisyonuna Akın Gürlek’i çalıştırıyorsun, Defalarca orada o görevi yapıyor. Hatta bekleniyor ki Akın Gürlek artık o görevden, bakan yardımcılığı görevinden bakan olur, siyasetçi olur, oldu yani.”

‘İlk hareketi Esenyurt’a kayyım ataması’

“Şimdi 9 Ekim günü o kişiyi alıp İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, yani İstanbul’da bir hukuk insanının gelebileceği en üst noktaya geliyorsunuz. Hem idari görevleri var orada, idari görevleri var hem yargısal görevleri var. Bir kere bizim anayasamız eski sisteme göre yazıldı, yenisine uyum yapıldı ya. Uyum maddelerinde biz bunu söylemiştik. Bakın, “Hakimler, savcılar dönemez.” diyorsunuz görevine, siyasi görevlere. “Bakan yardımcılığı da siyasi bir görev.” demiştik. Bakanlık da siyasi bir görev. Bunların dönemeyeceğini yazın, yazmadılar. Bal gibi siyasi, Erdoğan’ın sağ kolu kişiye Erdoğan dedi ki: “Akın sana İstanbul’da ihtiyacım var.” İstanbul’a götürdü. Bu operasyonlar yapılıyor. Cümle alem biliyor ki Erdoğan’ın haberi olmadan Akın Gürlek terini silmiyor.

Bu kadar söylüyorum. Bakın Akın Gürlek terini silecekse Erdoğan’a söylüyor. Uçaktan iniyor, havaalanında bütün AK Partililer biliyor. Akın Gürlek’le Erdoğan ama 3 dakika ama 30 dakika baş başa görüşüyor mu, görüşmüyor mu? (Akın Gürlek ile görüşüyor mu?) Görüşüyor. Görüşmüyor desinler. Akın Gürlek Erdoğan’ı havaalanında karşılamıyor. Kendisine uzun, kısa brifingler ayaküstü ya da odada vermiyor desinler. Bunu ilk defa paylaşıyorsunuz. Ömer Çelik’e sorun. Ben AK Partililerden, cumhurbaşkanlığından Akın Gürlek’in Erdoğan’ı havaalanında ya da konakladığı işte çalışma ofisinde, evinde ziyaret edip rutin aralıklarla, düzenli şekilde bilgi verip vermediğini söylesinler. Ben bu kadar net söylüyorum.

Bir şüpheden değil, hayır, bütün AK Partililer de biliyor bunu. Bütün seremoni, ya o karşılama da benim arkadaşlarım var. Böyle bir bilgiye sahip olduğunuz için bu aslında politik bir dava diyorsunuz. E zaten Akın Gürlek bakan yardımcısıyken bakın Erdoğan adamı bakan yardımcısı yapmış, siyasi pozisyon. Oradan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına atıyor. Niyeti belli. Geldiği gün 9 Ekim. İlk hareketi 30 Ekim Esenyurt’ta kayyım ataması. 30 Ekim’den beri neler oldu kronolojik olarak, bir bakın.”

‘Oysa bu ne? Sanatçıları sindirmek’

“Beşiktaş Belediyesi, Beykoz Belediyesi, toplam 6 belediyemiz. Gezi’ye giden sanatçılar. Bunların Ayşe Barın başında bir tane işte önce Ayşe Barın tek elle mi oluşturdu ama bir popülarite, bir magazin boyutu kazandırdı. Sonra aldı, hapse koydu. Hala daha zavallı kadın hiçbir suçu olmadan orada duruyor. Onun üzerinden dünya kadar sanatçıyı getirdi. Onları hepimizin gözü önünde ya ne yapıyor? En popüler, sade vatandaş “Allah Allah” diyor ya sanatçılar gidiyor. “14 yıl önce de olsa” dedi, “12 yıl önce de olsa ben Gezi’nin hesabını sorarım.” dedi. Kim yapıyor? Akın Gürlek yapıyor. Bundan önceki cumhuriyet başsavcısı, ondan önceki, ondan önceki yapmıyordu, bu yapıyor. Adam sabah kalkmış 12 yıl önceki Gezi’den hesap sormaya kalkmış. Oysa bu ne? Sanatçıları sindirmek.”

Gazetecilere yönelik gözaltı TÜSİAD soruşturması

“Gazeteciler, en son Timur Soykan, Murat Ağırel. Bugüne kadar dünya kadar gazeteci. İsmail Saymaz ayağında kelepçeyle orada oturuyor. Eyvah senden, eyvah senden. Özlem Gürses 1 ay evden yayın yaptı. Dünya kadar gazeteciyi alıyor, koluna polis sokuyor, o fotoğrafı veriyor. O fotoğrafı gösteriyor. Kolunda dün Timur Soykan’ı da polis götürüyor. 11.00’de gidecek adamı sabah 6.00’da evden alıyorlar. Bunların hepsi aynı operasyon. Kimin talimatıyla oluyor? Akın Gürlek’in talimatıyla oluyor. TÜSİAD başkanı, değil mi? Bakın gazeteciler, sanatçılar, iş adamları, başka bir boyut. Bugüne kadar TÜSİAD dediğin kurum çok önemli bir kurum. Eleştirir, genellikle hükumetin bütün toplantılarına gider, bakanların dış gezilerine katılır. Adam demiş ki: “Hukukun üstünlüğünün olmaması Türkiye ekonomisine zarar veriyor.” 2 kere 2, 4 demiş. Aldılar adamları mahkemeye. Yurt dışına çıkış yasağı. Mehmet Şimşek diyor ki: “Gel yurt dışına birlikte gidelim.” Adam diyor ki: “Gelemem, Akın Gürlek beni yurt dışına çıkış yasağı koydu.” Yurt dışına çıkış yasağı koydu.”

‘Hepsi planlı’

“Bakın iş dünyası. bir kelime söyledi, yurt dışına çıkış yasağı. Gazetecilere ev hapsi, sanatçılar Sanatçılara o şekilde. Döndü her partiden ya Sendikacılar var. Sendikacılar var. Ev hapsine çıkarılan sendikacılar. Genel-İş’in genel başkanı hapiste yattı burada. Ev hapsi cezası alan sendikacılar var. Şimdi bakın öğrenciler en son geldi ama bir sürü öğrenci zaten içeri giriyor, çıkıyordu. Siyasetçiler, en sağdan Zafer Partisi, en sağdan. Genel başkanı içeride ya. Bakın Ümit Özdağ bir genel başkan. Bir bir partinin, mesela EMEP’in il başkanının içeride olması Türkiye Cumhuriyeti için çok ayıplı bir iştir. İstanbul İl Başkanı içeride. Zafer Partisi’nin genel başkanı içeride. Selahattin Demirtaş, DEM Parti’nin, Figen Yüksekdağ ile birlikte seçilmiş eş genel başkanlarıydı, 8 yıldır içeride. Cumhurbaşkanı adaylığı var. İçerideyken cumhurbaşkanı adayı oldu. Bunun yanında İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı içeride. 6 belediye başkanı içeride, her partiden belediye başkanları içeride ve buna itiraz eden gençler, bir gün yatarı olmayan çocuklardan 300 birini koydular. Nihayet dünkü tahliyelerle biraz yüreğimiz hafifledi, bugün de devamını bekliyoruz.”

Dayanışma

“Kendi iradesine yapılan saldırıya insanlar tahammül etmiyorlar. O yüzden büyük bir ayaklanma oldu, büyük bir baskı oldu. Ben eğer Manisa’da bir eczacı olsaydım o 7 gün boyunca Manisa’da sokakta yürürdüm, düdük çalardım, isyan ederdim. Bana o görev düşerdi. Ben bir milletvekili olsaydım bu binada yatardım.

Bu binayı vermemek için çalışırdım. Genel başkan olduğum için benim sorumluluğum insanların bu darbe girişimine direnirken barışçıl, yani kimseye zarar vermeden Hem polisle çatışma meseleleri çok beni üzen, rahatsız eden şeyler.”

“Kazanmanın üç şartı var. Ahlaki üstünlük, Evet. moral üstünlük, yani psikolojik üstünlük ve çoğunluk enerjisi. Bu işte ahlaki üstünlük bizde.”

“Ne demişlerdi? Aylarca “MASAK raporu” dediler, bomboş MASAK raporu çıktı. Aylarca neler var neler, “Turpun büyüğü heybede göreceksiniz.” Bir tane rüşvet, yolsuzluk olabilecek bir tane dekont, para, görüntü hiçbir şey çıkmadı. Ne çıktı? Sadece ve sadece gizli tanıklar, Meşe, Çınar, Ladin. Onların iftiraları. Kim olduğu belli değil. “Duydum ki rüşvet alıyorlar.”, “Duydum ki başkası” Bununla arkadaşlarımız içeride. Ahlaki üstünlük bizde. Bize ahlaki olmayan bir şekilde saldırıldı. Psikolojik üstünlük, herkes kabul ediyor. AK Partililer de tartışıyor. Psikolojik üstünlük muhalefette. Çünkü karşımızdaki kötülüğe karşı kurt işareti yapan Zafer Partili, İyi Partili ile zafer işareti yapan DEM Partili, 6 ok yapan 80 yaşında teyze, 16 yaşında Halkevli, CHP’li çocuk yan yana duruyorlar, gökkuşağı gibi. Rengarenk ama aynı yerde duruyorlar. Yani kitle sadece CHP’li kitle değil. Hayır. Zaten sadece CHP’li kitle olsa bu darbeyi püskürtemeyiz. Bakın bir darbeyi bir parti püskürtemez. Bir darbeyi ancak millet püskürtür, halk püskürtür. Zaten darbe mekaniğine karşı başarılı olacaksanız, darbe girişimine karşı orada şuna bakacaksınız. Sokakta kim var?”

Darbe sokağın partileri aşan bir birlikteliğiyle püskürtülür Kurtuluş Savaşı gibidir ya. Kurtuluş Savaşı veriyorsun, orduda kim var biliyor musun? Orduda millet var, halk var. Darbe de halkla püskürtülür. O yüzden Tayyip Erdoğan siyasi tarihinin en büyük hatasını yaptı.”

“Bir sürü kendi adına doğru işler yapmıştır siyaseten. Millet adına doğru işler yaptığı da olmuştur. 23 yıldır, 30 yıldır çeşitli görevler yapıyor. Ben genelde Tayyip Erdoğan’ın hep karşısında oldum ama siyaseten kendi doğruları oldu ki bizi yendiler, biz kazanamadık ama Tayyip Erdoğan 31 Mart’tan beri yanlış yapıyor ve en büyük hatası şu oldu. Devletle milleti yarıştırmayacaksın. Bakın Kenan Evren’in de hatası budur. 28 Şubat sürecinde yaşanırken bazılarının işte mesela başörtülü teyzeyi sen torununun içeride nişanı var, ordu evine sokmadın. Oradaki akıl devlet aklı değil, devlet aklının tutulmasıdır ve tamamen yanlıştır. Bakın üniversitede ikna odaları devlet aklının tutulmasıdır. Şu anda da “Devlet aklı” diyorlardı ya. Devlet aklı tutulmuştur. Şu anda Recep Tayyip Erdoğan şu hatayı yaptı. Bu ben millet adına şunu söyleyeyim. Benim tanıdığım millet, bunu 31 Mart seçiminden önce de sonra da size de anlatmıştım. Ben hiçbir şey bilmiyorum, bir tek şunu biliyorum. Sandığı okumayı, sokaktaki insanın mesajını almayı biliyorum. Benim tanıdığım millet şöyle bir millet. Vergi istiyorsun, ödüyor. Kızıp mızıp birazcık az vermek istiyor ama veriyor. Askere çağırıyorsun, gidiyor. Gerekirse kolunu veriyor devleti için.”

‘Kent Uzlaşısı’ operasyonu

“Suçu şuymuş Ekrem Başkan’ın. Batı’da belediye başkanlığı kazanamayacağı halde batıdaki Kürtlerin belediye meclis üyeliklerine getirilerek belediyelerde söz sahibi yapıldıklarından dolayı teröre destek olarak görüyormuş. “Batıdaki Kürtler” diyor. Ya batıdaki Kürt dediğin PKK’lı mı? Batıdaki Kürt dediğin terör örgütü olabilir mi? Erdoğan şöyle diyor: “Kürtler oyu bana veriyor veriyor ise makbul vatandaştır, bana vermiyorsa teröristtir.” Böyle bir yaklaşım var.”

“(İmralı Süreci) Şimdi bakın zaten Türkiye bu fotoğrafı konuşurken “İmamoğlu’na Mahir Polat’ı yani terör ya işte DEM’lilerle görüştü.” falan. Şimdi bakın bu dünkü fotoğraf efendim. Cumhurbaşkanlığında, külliyede DEM heyetiyle görüşmeler yapılıyor. Efkan Ala orada, MİT Başkanı İbrahim Kalın orada. Yani bu görüşmeler yapılırken sizin partiniz Bizde diyorlar ki: “DEM’le görüşüp Kent Uzlaşısı yaptınız.” E dün de siz Başkent Uzlaşısı yaptınız. He bu Başkent Uzlaşısı. Bizimki Kent Uzlaşısı ise bu da Başkent Uzlaşısı. Dolayısıyla onun artık toplumsal meşruiyeti bağlamında bir şey hiç yok.”

Cumhurbaşkanlığı seçimleri 

“Türkiye’de otokrasi mi olsun, demokrasi mi olsun? Adayın isminin kim olduğunun önemi yok. O gün, bir daha söylüyorum, ben bunu defalarca söyledim sizin yayınlarınızda da. Bu bağlamda da ilk kez söyleyeyim. En yüksek oyu kim alacaksa, Ekrem Bey içeride ise o aday olur ama o adaylık, o adaylık milletin adayı Ekrem İmamoğlu’nun yerine, bu süreçte ona siyasi yasağını kaldırmak, hapisten çıkarmak, onun yeniden seçilebilir hale gelmesini sağlamak üzere yapılmış bir adaylık. Ha o aday olan arkadaşımız kimse Ekrem Bey geldikten sonra o arkadaşımız da başka bir göreve gelir. Ekrem Bey de yürütme görevi, başbakanlıksa başbakanlığa gelir. Cumhurbaşkanı ise cumhurbaşkanlığına.

Bu seçim bırakırlar, siyasi yasak olmazsa Ekrem Bey ile Tayyip Bey arasında umarım adil ve gerçek bir yarış olur, öyle yarışırız. Yok, ne yaparlarsa yapsınlar Ekrem İmamoğlu yasaklı da olsa, hapiste de olsa adayımız odur. Kampanya onun üstünden yürür. Çünkü millet karar verdi. Ben karar vermedim ki. Milyonlarca insan oy verdi.”

Yeni süreç değerlendirmesi 

“Şimdi çok net söyleyeyim. Birincisi, daha Türkiye’de hiçbir gerginlikler daha ortada yokken, yani Meclis açıldı 1 Ekim günü. Daha Akın Gürlek 9 Ekim’de atanacak, 30 Ekim’de Esenyurt’u görevden alacak ve kıyamet oradan sonra kopacak. 1 Ekim günü Sayın Bahçeli DEM sıralarına gitti, el sıkıştı, bütün Türkiye şok oldu. Hatta Tuncer Bakıran falan da söylüyorlar ya, “Şaşırdık” diye. Hiç beklemiyorlar. Ben DEM’in elini sıkıyorum diye teröristtim o zaman. Diyordu ki Sayın Bahçeli veya Erdoğan: “DEM’leniyor bunlar.” diyordu. DEM’le görüşmek vatan hainliğiydi. Bir baktık Milliyetçi Hareket Partisi’nin genel başkanı gitti, DEM Partililerin elini sıktı, hatırını sordu. Bana o gün mikrofon uzatıldığında İsmail Bey şöyle bir imkan vardı. Ben ağzımı açar, gözümü yumar, her şeyi söyleyebilirdim. Dedim ki: “Diyalog iyidir, el sıkışmak iyidir. Devlet Bey’in DEM Parti’nin elini sıkması demokrasi adına önemli bir iştir.” dedim. Böyle yerlerde kavgadan, gerilimden beslenmenin kimseye bir faydası yok. Bak kavga yapılacağı zaman yapılır. Mesela şu anda biz kavga ediyor muyuz, ediyoruz. İstanbul İl Başkanlığının önündeydim. Esenyurt’a kayyım atanmış, Beşiktaş’a operasyon yapılmış. Orada hatta İstanbul İl Başkanımızla konuştuk. O konuşmayı yaptığımız yeri belki ileride böyle hatırlanacak bir şekle sokabiliriz. Kapının önüne çıktım.

İstanbul İl Başkanlığının önünde bir yer var böyle. Bir karo var orada. Evet. Dedik ki: “Parti iktidar olunca buraya belki şey yazarız. Her şey burada başladı.” diye mücadele. Mücadelenin başladığı yer orası. Ben çıktım. Böyle hızla, İstanbul İl Başkanlığında 3 gün üst üste normal yöntemlerle bu iktidarın yaptığıyla mücadele etmek mümkün değil algısıyla oturduk. Olağanüstü MYK, olağanüstü PM, olağanüstü milletvekilleri toplantısı, bir daha MYK toplantısı yaptım. 4 günlük mücadelenin sonunda çıktım. 30 tane mikrofon. “Buyurun” dedim. “Özgür Bey” dedi, “ne düşünüyorsunuz? Bundan sonra ne yapacaksınız?” Dedim ki: “Bize savaş ilan edildi. Bunu savaş ilanı kabul ediyorum. Savaşta olan birisi ne yapacaksa onu yapacağım.” dedim. O günden beri mücadele ediyoruz. Kavga edilecek yerde kavga edilir, müzakere edilecek yerde müzakere edilir. O gün Devlet Bey el sıktı, dedim ki: “Doğru iş.” İki kutup, bakın ben DEM’in elini sıkıyorum diye vatan hainiydim. Bana vatan haini diyen kişi gidip el sıkıyorsa ben orada ona “Sen de vatan hainisin.” demem. Eski pozisyonuma benim el sıkışmayı savunmak, hala oradayım. “Doğru yaptılar.” dedim. “Bizim dediğimize geldiler.” diye kinaye de yapmadım. “Doğru yaptılar, destekliyorum.” dedim. Sonrasında süreç gelişti. Net tavrım şudur. Bu ülkede terör bitecekse, terör ne demek? Kan ve gözyaşı demek. Terör ne demek? Hem şehit vermek demek hem de ekonominin çok ağır yaralar alması demek. Sen terörle uğraşırken millet uzaya gidiyor. Sen terörle uğraşırken millet en iyi elektrikli arabaları yapıyor. Sen terörle uğraşıyorsun, o icat yapıyor, dünyaya satıyor. Terör yoksa kalkınma var. Terör varsa zenginleşme var. O yüzden terörün bitmesi, Kürt sorununun Türkiye’de Kürtler “Benim sorunum var.” diyor, yok mu? Osmaniye’deki Türk belediye başkanı seçiyor. Manisa’daki Türk belediye başkanı seçiyor. Diyarbakır’daki Kürt belediye başkanı seçtiği zaman kayyım atanıyor. Van’daki Kürt seç Adamın sorunu var demokrasiye dair. Bütün sandık görevlilerini bile içeriye atıyorlar. KCK diyor, bilmem ne diyor, içeriye atıyorlar. Kürtlerin sorunu çözülecekse, yani ne olacaksa toplumsal kutuplaşma azalıp Türk’le Kürt birbiriyle uğraşmak yerine dünyayla uğraşacaklarsa birlikte veya ülkelerini birlikte kalkındıracaklar ise bunda kimin ne zararı var? Anneler ağlamayacaksa, Kürdün de anası ağlamayacak, Türk’ün de sonuçta gözyaşı duracak. Bunda hepimizin menfaati var. Ben bununla ilgili hangi adım atılıyorsa değerli bulurum. Burada bu adımı atan AK Parti’ymiş, MHP’ymiş, DEM’miş fark etmez. Biz iktidar olsak biz zaten Kürt sorununu demokratik yollardan çözmek için hazırlığımızı yapıyoruz. Kürtler bize güvendi, belediyeleri verdi. Kürtler bize güvendi, oy verdi. Kürtler bizi yeniden oy verip bizim cumhurbaşkanımızı seçtiklerinde, bizi iktidar yaptıklarında biz onlara sırtımızı dönecek halimiz yok. Biz Kürt sorununu en barışçıl yollarla çözeceğiz.”

‘Bu tahliyelerin yapılması Türkiye’de iklimi inanılmaz yumuşatır’

“Bakın siyasi tutukluların tamamı, tamamı en kıdemlileri de Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş hızla tahliye edilmelidirler. Hangi partiden oldu Bakın Ümit Özdağ’ın da bir gün daha durmaması lazım. Selahattin Demirtaş’ın da, Ekrem İmamoğlu’nun da. DEM’li, CHP’li bütün belediye başkanlarının da. Bu tahliyelerin yapılması Türkiye’de iklimi inanılmaz yumuşatır. Çok doğru bir adım olur. Bu tahliyeleri yapsınlar, yarın sabah yeni bir Türkiye’ye uyanırız. Bu kadar söylüyorum.”

Ekonomi değerlendirmesi

“Mehmet Şimşek başarılı olsun isterim ama Mehmet Şimşek sahtekar çıktı. Topladığı rezervler vardı. Neye karşı? Enflasyon düşsün diye, ekonomi zırhlı olsun, korunaklı olsun diye. Bu ülkede bir demokraside yapılabilecek en yanlış iş yapıldı. Bütün dünyanın gözü önünde ülkenin en bilindik siyasi aktörlerinden birine siyasi operasyon çektiler. Bir sonraki cumhurbaşkanını hapse attılar ve bunun borsayı batıracağı, dövizi fırlatacağı ve bu döviz 100 lira olmasın diye rezervlerin yakılmak zorunda kalacağı belli. Buna karşı sustu, “Yapmayın.” demedi, pozisyon açmadı ve dedi ki: “Rezervler bir gün satılmak için biriktirilir. O gün bugün mü? O gün bugün mü?” Utanmaz adam, çıldırıyorum. “Rezervler Ekrem İmamoğlu tutuklandığı gün borsa düşmesin, dolar fırlamasın diye mi tutulur? Bir gün yakmak için biriktirdik o rezervleri.” diyor.

Demeliydi ki: “Kardeşim, biz ekonomiyi yapacaksak demokrasi içinde kalacağız. Seçilmiş adamı hapse atarsan yabancı sermayeyi burada tutamazsın. Bu para kaçar.. Bu para kaçmasın diye de bütün rezervler gider.” Bakın bu rezervler ne pahasına oldu biliyor musunuz? Bu iktidar gelmeden önce 8 çeyrek altın alan emekli maaşı 2,5 çeyrek altına düştü. Yani emekliye para verilmedi, para biriktirildi. 7 çeyrek altın alan asgari ücret 4 çeyrek altına düştü, şimdi 3,5’a doğru ilerliyor. Niye? Bu insanlara para verilmedi, enflasyon kontrol altında tutulsun diye. Çünkü enflasyon çıkarsa faiz çıkıyor. Faizi bastırmak için başka bir şey yapman lazım. Yani para TL’ye yüksek faiz vermen lazım. Onu vermezsen döviz fırlıyor. Döviz fırlamasın diye rezerv yakıyorsun. O yüzden akıllı olmak lazımdı. Demeliydi ki: “Böyle bir iş yapamayız. Ne dünyaya ne piyasalara anlatamayız.”

“Türkiye’de kimin tutuklanacağına Erdoğan, kimin serbest bırakılacağına dünyanın diğer liderleri karar veriyor. Erdoğan çok babayiğit, Brunson. Efendim “Ver papazı, al papazı.” Bir telefonda Brunson’ı yolladı. Aldık mı Fethullah Gülen’i? Aldı mı da verdi. “Bu can bu bedende durdukça çıkamaz.” diyordu. Schröder’in bir telefonuyla Almanları bıraktı. Merkel’in bir telefonuyla Schröder’in telefonuyla Büyükada tutuklularını. Merkel’in bir telefonuyla Deniz Yücel’i bıraktı. Macron’un bir telefonuyla Fransız gazeteciyi bıraktı.”

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
CHP’ye, İBB’ye ve İstanbul Barosu’na kayyım atanacağı bilgisi gelmişti
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Dersim Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin