1. Haberler
  2. Politika
  3. Lozan’a giderken infaz yasasında boğulmak « İlke TV

Lozan’a giderken infaz yasasında boğulmak « İlke TV

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye, 2024 Ekim’inden bu yana, siyasi sistemler, siyasi coğrafya ve uluslararası ittifak ilişkileri açısından bir yıldır bölgeyi derinden etkilemekte olan büyük ve radikal değişikliklerin yaşandığı süreçte yeni ufuklara yelken açmaya karar verdi.

Bu dev adım; 2007 yılından bu yana karadan, denizden ve havadan ablukaya alınmış, kaçacak yeri olmayacak şekilde köşeye kıstırılmış ve huruç harekâtına mecbur bırakılmış 2,2 milyon Gazzeli’nin, Yahya Sinvar öncülüğünde dünya egemenlik sistemine karşı başlattıkları efsanevi fedâ eyleminin sonucu olarak atıldı.

Rutini, rutin eylemlilikler bozamaz, zira ancak büyük fedakârlıkları göze alabilen büyük eylemlilikler büyük işler başarır. Artık hiçbir şey, 7 Ekim 2023 öncesi gibi olmayacak.

En azından şimdilik, İran hem Suriye’den hem de Lübnan’dan uzaklaştırılmış ve kendi içine gömülmüş görünüyor; bölgedeki doğal uzantılarıyla ilişkilerini, “tâbi kılan-tâbi olan” ilişkisinden eşit muhataplığın gereğine dönüştürene kadar bölgede ayak basacak yer bulamayacakmış gibi görünüyor.

Rusya, Lazkiye ve Tartus’ta tutunmaya çalışsa da bölgedeki durumu çok iç açıcı görünmüyor.

ABD, Fransa, İngiltere şimdilik bölgeye tekrar yerleşse de bölge halklarının yaşadığı “geç-Rönesans”, karamsar olmayı gerektirmeyecek kadar umut vaad edici.

İsrail, yeryüzünün en aşağılık soykırımını yapma pahasına elde ettiği askerî başarısıyla, kurulduğu günden bu yana yaşadığı en büyük meşruiyet krizinin içine yuvarlandı. Uluslararası mahkemeler İsrail’i sorgularken yöneticileri hakkında soykırım suçundan tutuklama kararları çıkardı.

Kendi iç enerjisini tüketmemiş olanlar, tamamen o enerjiye güvenenler ve katlandıkları fedakârlıkları amaca ulaştırabilecek sabır ve ferasetle donanabilenler ipi göğüsleyecek ve göze aldıkları fedakârlıkların büyüklüğüyle mütenasip ödüle ulaşacaklar.

1948’den bu yana bir Filistin devleti kurulması konusu, şüphesiz önceki çabaların da katkısıyla ama en fazla da 7 Ekim Aksa Tufanı’yla, o efsanevi huruç harekâtıyla, hiç olmadığı kadar yakın. Filistin’in statükocu konformizmi değil direnen yüzü ipi göğüsleyecek.

Askerî teknoloji ve ekonomi obezi Suud’a ve müttefiki Arap sultanlarına onlarca yıl kök söktüren, şimdilerde de İsrail’e sevkiyat yapan gemileri vurarak adeta Süveyş Kanalı’nı kapatan ve mütemadiyen Tel Aviv’i vuran Yemen’in yalınayaklı Husileri ipi göğüsleyecek.

Suriye’de Kürtler, Aleviler ve Dürziler kendi kaderleri hakkında söz sahibi olacaklarına dair büyük bir uyanış yaşıyorlar. Edilgen olmaktan çıkan bu halkların, zaman içinde, en azından Kuzeydoğu Suriye’de olduğu gibi, bir siyasal olgunluğa evrilecekleri şüphe götürmez.

Suriye iç savaşına kadar Lübnan’ın tüm kesimleriyle, Sünnîleriyle ve Hristiyanlarıyla gönül bağları kuran Hizbullah, kendi ayakları üzerinde durma ve yaşadığı bölgenin şartlarına uygun adım atma kararlığı gösterdikçe ipi göğüsleyecek.

1923 statükosu nedeniyle “misak”ının bir kısmını yerine getiremeyerek Lozan’a mecbur bırakılan ve 1921 Millî Mücadele Anayasası’nı değiştirmek zorunda kalan ortak vatan Anadolu ve Trakya kazanacak.

Ve “1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkârının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler” nedeniyle mücadele yönteminde “anlam yoksunluğu ve aşırı tekrar” yaşamasına rağmen “ömrünü benzerleri gibi tamamlamış” bir yapıyı tüm fedakârlıklara katlanarak yaşatmayı göze aldıkları ve istikrarla göze alacaklarını ortaya koydukları için Kürtler kazanacak.

2024 Ekim’inden bu yana yaşadığımız bu sürece, gündelik siyasî hesapların tuzağına düşmeden, yeni bir bölge inşası perspektifini ufkumuzdan eksik etmeyen ciddiyeti kuşanarak yaklaşılmazsa bir tarihî fırsat daha kaçırılmış olur.

Lozan’ı konuşmak, vatandaşlığı yeniden tanımlamak, halkların hukukunu 1919 Amasya Protokolleri çerçevesinde yeniden yazmak, egemenliğin paylaşımını 1921 Millî Mücadele Anayasası perspektifiyle yeniden tanımlamak gibi dev sorunları aşmayı gerektirecek bir yola girilirken bugünlerde Meclis gündemine getirilen infaz yasası değişikliğinde gösterilen ufuksuzluk, yolun ciddiyetine hiç de yakışmadı.

Her ne kadar infaz yasasının, bilahare atılacak adımlarla yeniden düzenleneceği hükûmet kanadınca ifade edilmiş olsa da, şimdiden o adımları atmaya neyin mâni olduğu anlaşılabilmiş değil.

“Örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleme” fiilini TMK’den çıkartmaya engel olan nedir? Ağırlaştırılmış müebbete mahkûm hasta ve yaşlı tutukluları salıvermenin neresi sorun teşkil ediyor? Kanunsuz suç olmaz ilkesi gereğince, işlendiği vakit suç olmayan fiilleri işleyenleri, yani gazete aboneliğini, bir yardım kuruluşuna kurban bağışlamayı, sendika üyeliğini, okula, dershaneye öğrenci göndermeyi, bankada hesap açmayı, örgütle iltisak kabul edip hayatı karartılmışları dışarı çıkarmanın neresi sakıncalı?

Büyük hedeflere doğru yol alırken küçük kinlerin ve nefretlerin tuzağına takılıp yoldan kalmamak gerek.

Tarihin önümüze koyduğu fırsatları bu sefer kaçırmayıp yeni ufuklara süzüleceksek, eski alışkanlıkların kısır ama güvenli limanından çıkıp okyanusların dev dalgalarıyla boğuşmayı göze alabilirsek, bölge halkları olarak yeni keşifleri gerçekleştirebileceğiz.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Lozan’a giderken infaz yasasında boğulmak « İlke TV
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Dersim Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin