Anlatılan odur ki zamanın birinde Dersim’de yaşayan iki kardeş vardır. Üvey anneleri onları kenger toplamaya gönderir. Büyük kardeş kenger kesip dikenleri sıyırıp torbaya koyması için küçük kardeşe verir .
Kenger toplayarak dağa doğru giderler. baharda akşam serinliği erken düşer. Büyük kardeş bir bakar ki torba boş.
“Hepsini yemişsin, üvey anne akşam bizi dövecek, eve almayacak” diye çok kızar. “Hayır yemedim” der küçük kardeş. Yok yedin, yok yemedim derken, büyük olan “o zaman karnını açıp bakacağım” der. Küçüğü “tabi ki karnımı açıp bakabilirsin” diye kabul eder.
Abla, kardeşin karnını ikiye ayırır, ama karnında kenger bulamaz. Birden torbanın delik olduğunu görür ve olayı anlar. Çocukluk aklıyla karnını yıkayıp diker ama canlanmaz kardeşi.
Hem kardeşini öldürmüştür hem de üvey anneden korkmaktadır. “Allahım beni bir kuş yap, kıyamete kadar dolaşarak hep şöyle diyeyim” der, eski zamanlarda tüm dualar kabul olurmuş ve Allah onu kuşa dönüştürmüş.
O gece, çocuğun dileği kabul olur. Abla, o gece Allah’tan, Pepuk kuşu (Türkçede guguk kuşu) olmuş ve gidip kardeşinin başucundaki ağaca konup hep kardeşi için seslenip durmuş. O gün bu gündür abla, Pepuk kuşu olarak dağlarda oradan oraya dolaşarak, kardeşini öldürdüğü için herkese kendini ihbar eder durur: Her bahar mevsimi, kengerin yerden bitmesi ile beraber Pepuk kuşunun acıklı ötüşü de başlar.
Zazaca
“Phepu”
“Kheku”
“Kam kerd”
“Mı kerd”
“Kam kişt” (çişt)
“Mı kişt” (çişt)
“Kam şüt”
“Mı şüt”
“Ax! Ax! Ax!”
Türkçe
“Pepuu”
“Kekuu” (baba)
“Kim yaptı?”
“Ben yaptım”
“Kim öldürdü?”
“Ben öldürdüm”
“Kim yıkadı?”
“Ben yıkadım”