Avrupa’nın önde gelen düşünürlerinden, Fransız sosyolog ve Marksist filozof Michael Löwy, Türkiye’de devam eden barış sürecine ilişkin İlke TV’ye çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı ve hükümetin attığı adımları “umut verici” olarak niteleyen Löwy, bu sürecin Türkiye’nin geleceği açısından tarihi bir dönemeç olduğunu vurguladı.
Löwy, “Birçok solcu, ilerici, demokrat, sosyalist ve komünistin paylaştığı ortak inanç şu: Türkiye’de barışın egemen olacağı, Türk ve Kürt halklarının eşitlik temelinde bir arada yaşayabileceği, gerçek bir demokrasinin inşa edileceği ve Kürt halkının ulusal kimlik haklarının tanınacağı günlere yaklaşıyoruz. Bu sürecin en önemli adımlarından biri, başta Abdullah Öcalan ve Selahattin Demirtaş olmak üzere tüm siyasi mahkumların özgürlüğüne kavuşması olacaktır. Ben de buna dair büyük bir umut taşıyorum. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve barışa ulaşması mümkün, yeter ki bu irade güçlü bir şekilde ortaya konulsun” dedi.
‘Radikal, sosyalist bir alternatif inşa etmek zorundayız’
Küresel düzeydeki politik yapıların toplumsal hareketleri bastırdığına dikkat çeken Löwy, devletlerin gençlerin, işçilerin ve kadınların taleplerine karşı konumlandığını belirtti: “Türkiye’de, Fransa’da ya da dünyanın herhangi bir yerinde, devletler egemen sınıfların çıkarlarını koruyor. Bu düzen, gençliğin ve emekçilerin özgür iradesiyle çelişiyor. Bu nedenle, hareketin devlet politikalarının sınırlarını aşarak radikal, ütopik ve sosyalist bir alternatifi nasıl kurabileceği üzerine düşünmemiz gerekiyor.”
‘Her tarihsel dönem kendi ütopyasını doğurur’
1968 Hareketi ile günümüzün toplumsal hareketlerini karşılaştıran Löwy, değişimin öncüsünün her zaman gençlik olduğunu vurguladı: “Her iki dönemde de gençlerin, öğrencilerin, liselilerin harekete geçtiğini görüyoruz. Gençlik, her toplumsal ve demokratik dönüşümün motorudur. Ancak 68’de devrimci fikirler güçlüydü: Sosyalizm, komünizm, anarşizm, Troçkizm… Bu fikirler şimdi Türkiye’de de yeniden yeşerebilir mi? Bu, hareketin nasıl gelişeceğine bağlı. Tarih kendini tekrar etmez. Her dönem, kendi ütopyasını ve hedefini yaratır.”
‘Eko-sosyalist gelecek kadınların ellerinde yükselecek’
Löwy, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya için eko-sosyalizmi işaret etti ve kadınların bu süreçteki rolünü vurguladı: “Eko-sosyalist bir geleceğe inanıyorum. Bu, doğayla uyumlu yeni bir sosyalizm biçimi. Bu geleceğin kapılarını kadınlar açacak. Bugün dünyanın her yerinde toplumsal ve ekolojik mücadelenin ön safında kadınlar var. Kadın hareketinin sunduğu yeni liderlik, güç ve ütopya potansiyeli, bu dönüşümün anahtarıdır.”
