1. Haberler
  2. Politika
  3. Tanışma ve Kürt Barışı 101 « İlke TV

Tanışma ve Kürt Barışı 101 « İlke TV

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yeni bir mekana girerken tanışmak adettendir. Önce bir selam sabah. Ben de İlke TV mekanında başlayan bu yeni köşe yazarlığı serüvenime önce bir selamla giriş yapmak istiyorum. Bendeniz, basında “barış akademisyenleri” olarak bilinen gruptan biri, “bu suça ortak olmayacağız” metnine imza verdiği için ihraç edilmiş bir akademisyenim. O metnin üzerinden 9 yıl geçti ve biz ne barış fikrimizden ne de zikrimizden vazgeçmedik. Her fırsatta bunu dile getirmeye devam ettik. Yazmak eylemi ise daha farklıdır, hele düzenli yazmak. Düşüncelerinizi organize eder, daha berrak görmenizi sağlar. Bu yüzden hayatımda ilk defa deneyimleyeceğim bu haftalık yazı yazma eylemi benim açımdan da fikirlerimi kamusal bir alanda tartışma olanağı açtığından ne yalan söyleyeyim heyecanlıyım. Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında doktora derecemi beni ihraç eden üniversiteden aldım, diplomamın altında ihraç kararımı imzalayan rektörün imzası var. Çatışma çözümü, barış çalışmaları, Kürt meselesi, arabuluculuk, toplumsal cinsiyet alanlarında çalışmalar yapıyorum. Yazılarım da bu minvalde olacaktır, baştan söylemesi.

Uzun bir tanışma girizgahı yaptığımıza göre “Kürt barışı 101”  başlığına döneyim. 101 giriş anlamındaki ders demektir. Malum bizim de Ekim’den beridir gündemimiz yeniden bir çözüm süreci olduğundan ve bunu tanımlama konusunda hala kafalar karışık olduğundan bir giriş ile başlamak istedim.

Nevi şahsına münhasır olan ve bildiğimiz örneklerden farklı bir sıralama ile başlayan bu yeni süreci tanımlarken siyasetin bize dayattığı “terörsüz Türkiye”  retoriği ile karşı karşıya kaldık. “Yeni çözüm süreci”, “malum süreç”, “güncel süreç” gibi farklı farklı tanımlamalarla karşılaşıyorum. Öncelikle devletin, iktidar ve ortaklarının “terörsüz Türkiye” retoriği rahatsız edici olsa bile anlaşılır olarak görüyorum. Çünkü bu aktörler Kürt meselesini hep bir “terör” kavramına indirgeyip, on yıllarca bunu güvenlikleştirme politikaları ile çözmeye çalıştılar, ama ne mümkün! Dolayısıyla sorunu da çözümü de yine aynı ayrıştırıcı dille tanımlıyorlar. Siyasetin dayattığı bu retoriği reddedip sivil alanın kendi retoriğini oluşturması ve anaakımlaştırması gerekiyor. Madem on yıllarca bu mesele “Kürt sorunu” olarak dillendirildi, sanki sorunun kaynağı Kürtlermiş gibi, o zaman biz de süreci “Kürt barışı” olarak tanımlayalım. Sonuçta PKK hiç bir ön koşul dayatmadan fesih açıklamasını yaptı, en azından kamuoyunda önkoşulsuz göründü!

Sürecin adını koyduğumuza göre bir de biçimine bakmak lazım. Bu barış süreci tamamen tepeden inme bir şekilde önümüze düştü, tıpkı 2013-15 Çözüm Süreci gibi. Tepeden inmeyi şöyle açayım. Lederach barış inşası piramidinde aktörleri üç aşamada tanımlar, tekrar olacaklar için affola. Üst seviye aktörlerde karar alıcılar dediğimiz devlet, hükümet, gerilla örgütü-lideri, parlamento gibi gruplar yer alır. Orta seviyede ise sivil toplum  örgütleri, akademisyenler, aydınlar, dini liderler gibi aktörler olur. Taban seviyesinde ise çatışmadan etkilenmiş sıradan insanlar, yerel örgütler, hayatta kalanlar ve/ya mağdurlar şeklinde tanımlanan gruplar olur. Tepeden inme derken üst seviye aktörlerin masayı kurdukları ve devirdikleri, toplumun geri kalanına sadece “izle ve gör” misyonu biçmelerinden bahsediyoruz. Sonda söyleyeceğimi baştan söylemiş olayım, toplumsal bir barış inşası için bütün seviyedeki aktörlerin barış inşa sürecinde aktif yer alması gerekir. Bu tepeden inme barış sürecini toplumsallaştırmak ve toplum olarak bize biçilen “izle ve gör” alanının sınırlarını genişletmek hepimizin görevi. Öncelikle de sivil toplumun ve akademinin.

Kürt barışının yöntemine bakarsak, yukarıda dediğim gibi, bildiğimiz süreçlerden farklı olarak tersten başlayan bir süreç. İrlanda’da Hayırlı Cuma Anlaşması 1998’de imzalanıp IRA 2005’de silahları bırakmışken burada önceki süreçlerin aksine öncelikle örgütün kendini feshetme durumu mevcut. Bu durum şaşırtıcı gibi görünse de aslında anlaşılabilir. Zira 93’den beridir devlet ve örgüt arasında Öcalan üzerinden kesintiye uğrasa da devam eden görüşmeler oldu. 1993 Özal dönemi, 1999 Öcalan’ın yakalanması, 2009 Oslo süreci, 2013-2015 Çözüm Süreci ve şu an ki barış süreci, hepsi birbirini tamamlayan süreçler ve devamlılık arz ediyor. Uzlaşılamayan noktalarda süreçler sekteye uğradı, aktörler ellerini güçlendirmek için şiddetin dozajını artırdılar ve sonrasında yeniden görüşmelere kaldıkları yerden devam ettiler.

Aktörlerin pozisyonlarına baktığımda tam bir “win-win” dediğimiz kazan kazan durumunu okuyorum. Her iki aktörün de kazandığı ve kaybetmediği bir denklem mevcut. PKK açısından bakarsak: gerilla hareketlerinin amacı karşıdaki devleti yıkıp yerine geçmek değil, müzakere masasına oturması ve çatışmanın siyasi ve hukuki zeminde devam etmesini sağlamaktır. Bu açıdan bakıldığında bir “kazanma” durumu var. Zaten “örgüt kendini feshetti” söylemi de bir yenilgiden ziyade kendi inisiyatifiyle verilmiş tarihi bir karara vurgu yapıyor. Devlet-hükümet ortakları açısından baktığımızda ise kökleri Osmanlı’ya dayanan, yüzyıllık Cumhuriyet tarihinde toplumdaki ana fay hatlarından biri olan ve yaklaşık yarım asırdır devam eden bir çatışmayı sonlandırmak hanesine kocaman bir artı ekleyecektir. Arka planında beka sorunu, seçim stratejileri, değişen uluslararası konjonktür gibi pek çok etmen olsa bile günün sonunda kazandıracağı malum. Bu yüzden de “terörsüz Türkiye” retoriğini bilinçli bir şekilde seçerek başarılarını vurgulamak istiyorlar.

Barış sürecine baktığımızda en temel özelliğinin belirsizlik olduğunu görüyoruz. Hiç bir şekilde şeffaflığın olmadığı, ana aktörleri dışında kimsenin sürecin takvimine ve içeriğine dair bilgisinin olmadığı bir süreç. Bu durum Türk kamuoyunda “acaba karşılığında ne verdiler” tedirginliğini barındırırken, Kürt kamuoyununda ise “mutlaka bir karşılığı olmalı” iyimserliğini içeriyor. Bu yüzden ben toplumda var olan havayı “tedirgin bir iyimserlik hali” olarak okuyorum. Türkiye toplumuna bir hayal kurma alanı açtığı ise muhakkak. Çatışmanın olmadığı ve silahların sustuğu yeni bir Türkiye tahayyülü.

Yarım asırdır devam eden çatışmanın çözümü için bizi uzun bir yol bekliyor ve ben de bu uzun yolda adım adım süreci kendi perspektifimden görmeye ve sizlerle  paylaşmaya devam edeceğim.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Tanışma ve Kürt Barışı 101 « İlke TV
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Dersim Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin