Özlem Öztürk
Dersim’de son iki yıldır artan intihar, bütün şehri endişelendiriyor. İntiharların en önemli nedeninin ekonomik nedenler ve işsizlik olduğunu söyleyen Dersimliler, ailelerin gençleri anlaması ve yanında olması gerektiğini, gençlerin de hayata sarılması gerektiğini söylüyor.
“ESKİDEN BÖYLE DEĞİLDİ”
Onlardan biri Ahmet Sakinli. Sakinli şöyle konuşuyor:
“Gençlerin herhangi bir beklentisi yok. Önünü göremedikleri için. bir umutları yok yani. Devletin yani bu konuda bir proje üretmesi gerekir. Gençlere iş vermesi lazım. adamlar üniversite okuyor.”
60 yaşında olduğunu ve kendi gençliğinde böyle sorunlar yaşanmadığını söyleyen Sakinli şöyle devam ediyor:
“O zaman geçim sıkıntısı şimdiki şartlara göre çok rahattı, 25 yaşına kadar köyde yaşadım. Yirmi beş yaşından sonra şehirlere gittik. Köylerimiz boşaltıldı. O dönemlerde biz sekiz kardeştik. Çok rahat bir şekilde geçinip gidiyorduk yani. Bir de sanırım o dönemin gençleri yani daha sağlam yetişiyordu değil mi? Yani kendi kültürü üzerine yetişiyordu, kendi itikadı üzerine yetişiyordu. Dil faktörü vardı, inanç faktörü vardı. Geleneklerini görerek rahat yaşıyorlardı. Yani babamızdan, dedelerimizden gördüğümüz şeyleri biz de yaşıyorduk. Ama bizden sonraki nesil pek o kadar değildir yani. Günübirlik yaşıyor. Günübirlik bile çalışıyor. Onu da kurtaramıyor zaten.”
Pülümürlü Mehmet Karademir de bir hafta içinde iki intihar vakasının yaşandığına dikkat çekerek şu ifadeleri kullanıyor:
“Sebeplerini artık kimse bilmiyor. Acaba madde mi kullanıyorlar? Büyüklerimizin, devletimizin bir el atması lazım. Psikologlar da bakmalı. Mesela aileden de kaynaklanan şeyler olabilir. Muhakkak bir sebepleri vardır bu işlerin. Öyle insan kendi kendine canına kıymaz.
Ancak intihar asla ve asla bir seçenek değildir. İnsan umutsuzluğa düşebilir, boşluğa düşebilir. Belki yeryüzünde kimsesiz kalabilir ama intihar asla bir seçenek olmamalı bunu söylüyoruz devamlı.. ”
Eski toprak insanların daha dirençli olduğunu söyleyen Karademir “Şimdikiler öyle değil. Şimdikiler bir şey olduğu zaman kendini salıyor. Bir kızı seviyorsun. Kız gelmedi gidiyorsun. Kendine asıyorsun. Annenle tartışıyorsun. Gidiyorsun. İnsanlar çok tuhaflaşmaya başladı. Eski hayat yok. Gün geçtikçe insanlar değişiyor. Hayat değişiyor. Yani bu sanal dünya, bu yapay dünya, şimdikiler telefonla yaşıyor.” diyor.
“TOPLUM DA HATALI”
Karademir geçmiş ile bugünü karşılaştırarak devam ediyor sözlerine:
“Çocukken bize yok diyorlardı. Biz salçayla ekmek yerdik, şimdikilere her şeyi veriyorsan doymuyorlar. Biz sekiz kardeştik. Sakız var ya bir tek sakız elimize geçiyordu. Onun nöbetleşe çiğniyorduk. Nöbetleşe çiğniyorduk ya. Dayım bir bisiklet getirmişti. Üç dört kardeş o bisikletle teker binerdi. Mutlu olurduk.”
Dersim halkının bilinçli olduğunu ama hatalarını da gizlediğini söyleyen Hasan Soydemir ise “Bazı yerlerde yanlışlarımız var yani. Muhakkak vardır, bütün kirimizi de halının altına sürmeyelim. Çünkü öz eleştiri yapılmadan bir şey düzelmez. Hiç kendimiz bir şey üretmiyoruz. Biz süperiz. Biz lideriz, biz öndeyiz okumada birinciyiz. Ama hiçbir şeyde birinci değiliz. Kusura bakmasınlar” sözleriyle toplumu da eleştiriyor.
Songül Yalçınkaya ise sorunların içsel olduğunu ve insan hayatını sonlandıracak kadar büyük bir problem olmadığı düşüncesinde. Şöyle konuşuyor:
“Bir boşluktur ya da değer görmemezliğinden ileri geldiğini düşünüyorum. Bu yüzden ailelere, çocuklarıyla bol bol sohbet etmelerini, kendilerini dinlemelerini, onlara kızarak değil dertleşerek, sorunlarına ortak olmalarını öneriyorum. Bir çocuğu yargıladığın zaman çocuğun dışarıya gitmesi, arkadaşlarına özenmesi en doğalıdır. O yüzden ailelere çok büyük bir pay düşüyor. Yetişkin olsun, yaşlı olsun, genç olsun, çocuk olsun. Herkesin en iyi arkadaşı ailesidir. Ondan dolayı bence bir bağlantı eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bu en çok ailevi olabilir. Artı çevrenin etkisi de olabilir Çünkü bizim çevremiz ne kadar ki modern görürse o kadar da yargılayıcı bir yapıya sahibiz.”
“GENÇLERE SAHİP ÇIKMALIYIZ”
Hiçbir şeyden haz almayan bir neslin ortaya çıktığını ve buna Z kuşağı dendiğini belirten Yalçınkaya “Z kuşağı deyip sınıflamak kolay, onların birey olduğunu unutuyoruz. O yüzden alacaksın, konuşacaksın, sohbet edeceksin, iyisiyle kötüsüyle kabulleneceksin. En önemli şey konuşmak değil, hissettirmek bir insanı sevdiğini söylersin ama hissetmediği zaman sana inanmaz. Biz de hissettirdiğimiz zaman inan ki gençlerimiz kazanılacak. Gençler duruyorlar, düşünüyorlar, işsizliktir çevre faktörüdür, aile yargılamasıdır, gelecek tasasıdır… Bunları aklında beyninde, yüreğini biriktirip bu duruma düşüyorlar. Bunun üstesinden gelen kurtuluyor, üstesinden gelmeyen de intihar ediyor.” yorumunu yapıyor.
SOSYAL MEDYAYA DİKKAT
Dersim’de taksicilik yapan Tahir Demir ise gençlerin elimizden kopup gittiğini belirtiyor. Demir sosyal medya paylaşımlarına dikkat çekiyor ve bu paylaşımların örnek olduğu uyarısını yapıyor. “Ben bunu çok düşündüm, sosyal medya paylaşımlarında işte bu intihar eden gençlerimizin bu denli paylaşılmaması lazım, çünkü birbirlerinden etkileniyorlar” diyor.