Kurban Bayramı’na özel olarak kaleme aldığı mektubunu kamuoyuyla paylaşan Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden güçlü mesajlar verdi. “Gönlünüz açık olsun” başlıklı mektubunda Şahan, bayramın ancak adalet, sevgi, teslimiyet ve fedakârlıkla anlam kazanabileceğini vurguladı.
Mektubuna Karacaoğlan’ın dizeleriyle başlayan Şahan, “Bu sene sizin için candan ileri kurban bulamadım” diyerek, memlekete ve halkına adanmışlığını dile getirdi. “Ülkeme, insanlarına verebileceğim bir tek gençliğim, bir ömürlük zamanım var sevgili dostlar” diyen Şahan, Silivri’deki 16 metrekarelik hücresinden toplumsal vicdana seslendi.
‘Kurban olurum’ demek karşılıksız bir sevgi biçimidir
Kendisinin Erzincanlı, kalabalık bir ailenin ilk erkek torunu olduğunu belirten Şahan, aile büyüklerinin sıkça kullandığı “kurban olurum” ifadesinin anlamını çocukluğundan bugüne taşıdığını belirtti:
“Kurban gidilenin kalpteki büyüklüğüne işaret eder bu içten ‘kurban olurum sana’ sözü. Karşılık beklemeden, ama karşılıksız bırakılmayacak bir bağlanmadır.”
Mektubun en çarpıcı bölümlerinden biri, adaletsizliğe karşı verilen mücadeleye ayrıldı. Şahan, kendisi ve arkadaşlarının, “dar bir zümrenin ikbaline” kurban edilmek istendiğini vurgulayarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na da destek mesajı verdi.
“Kentlerimizi açgözlülüğe, gençlerimizi geleceksizliğe, ülkemizi hırslara kurban vermemek için kurban olmayı göze alanların mücadelesi bu.”
Karacaoğlan’ın “Kurban bulamadım candan ileri…” dizeleriyle başlayan mektubunda Şahan’ın mektubu şöyle:
“Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Kurban bulamadım candan ileri…”
Karacaoğlan
Türkünün dediği gibi, bu dört duvar arasında sizin için bu sene “Kurban bulamadım candan ileri…” Ülkeme, insanlarına verebileceğim bir tek gençliğim, bir ömürlük zamanım var sevgili dostlar. Silivri’deki 16 m²’lik hücremde zamanım dolduğunda, bu memleketin kurban olunası evlatlarına canla başla hizmet edebilmeyi beklerken, şimdilik sadece kalemimle, kağıdımlayım.
Bir önceki yazımda annemin dilinden düşürmediği sözünden bahsetmiştim: Alnın açık olsun, sofran açık olsun, gönlün açık olsun. Gönlüm açık, apaçık yazıyorum Silivri’den…
Silivri’de ikinci bayramım. Sabahtan beri kulağımda, çocukluğumdan gençliğime ve hatta bugünüme, annem başta olmak üzere tüm aile büyüklerimin “kurban olurum” diye sevmeleri var. Erzincanlı, kalabalık bir ailenin ilk erkek torunu olmanın etkisi büyük.
“Kurban olurum” sözü, yüreğini dolduran bir sevgiye, sevmeye, sevilen evlada teslimiyettir. Tıpkı benim kızımı sevdiğim gibi… Kurban gidilenin kalpteki büyüklüğüne işaret eder bu içten “kurban olurum sana” sözü. Karşılık beklemeden, ama karşılıksız bırakılmayacak bir bağlanmadır. Açık bir gönülle kurban olmak, başkasının iyiliği için kendi rahatından vazgeçmektir.
Bir de haksızlığa kurban gitmek, adaletsizliğe kurban gitmek, zulme kurban gitmek var…
İşte bu bayram, tam ikisinin ortasındayız Silivri’de. Bu ülkenin gençlerinin, çocuklarının, yoksulunun, milletin tamamının geleceğini; bu toprakların tüm kutsal değerlerini basit çıkarlar için “kurban etmeyi” göze almış bir akılla mücadele ediyoruz. Ekrem Başkan başta olmak üzere bizleri, haksızlığa, dar bir zümrenin ikbaline kurban etme isteği ve çabasıyla mücadele ediyoruz.
Kentlerimizi açgözlülüğe, gençlerimizi geleceksizliğe, ülkemizi hırslara kurban vermemek için kurban olmayı göze alanların mücadelesi bu. Bu topraklardaki insanların haysiyetli yaşama hakkını bulana kadar ve bayramları bayram yapana kadar çalışma, üretme, hizmet etme mücadelesidir bu. Haksızlığa karşı ses çıkarmaktır. Ülkenin tüm çocukları, bayram sabahı başucunda bulacağı bir bayramlığın heyecanını yaşasın diyedir. Dünyanın paylaşılamayan hazinesini eşit paylaşmak içindir, adaleti gözetmek içindir.
Bir yanda yoksulluk, bir yanda zenginlik; bir yanda hukuksuzluk, arsızlık; bir yanda kendinden geçmişlik, şahlık, sultanlık… Şimdi, dünyanın dinmeyen onca zulmü içinde, bir durup birbirimizin gözünün içine baksak, bayramın hatırına biraz ötekinin iyiliği için kendimizden vazgeçsek? Zulme kalkan olabilir miyiz?
Hakikat bu millete teslimiyetle, fedakârlıkla yaklaşana aittir. Zulmederek olguları değiştirmeye çalışanlara, sahte gerçeklikler yaratanlara değil… Bayram, ancak Hakk’ın, hakikatin yerini bulmasıyla; paylaşmanın adaletle buluşmasıyla anlamlıdır. Aksi halde sofralar donatılır ama gözler, gönüller hâlâ boştur.
Kurban Bayramı’nda sevgi, merhamet, teslimiyet ve fedakârlıkla birbirimize yaklaşalım. Bu milletin umudunun kapatıldığı bu dört duvarı ancak böylesi bir kardeşliğin gücüyle kaldırabiliriz.
Ne güzel demiş Sabahattin Ali: “Dışarıda bayram, içeride kalbimde bir türkü. Her şey geçer, yeter ki insan insana benzeye…”
Gönlünüz açık olsun.
Bayramınız mübarek olsun dostlar.”