1. Haberler
  2. Politika
  3. Tokalaşmadan bugüne Z raporu ve talepkarlık üzerine « İlke TV

Tokalaşmadan bugüne Z raporu ve talepkarlık üzerine « İlke TV

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Malumunuz bir tokalaşmayla her şey yeniden başladı.

1 Ekim 2024’te Meclis’te yaşanan bir tokalaşma, 2015’te dondurulmuş bir gündemi yeniden siyasetin merkezine taşıdı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına yönelerek elini uzatması, sadece sembolik bir jest değil; tarihsel olarak şiddetle tanımlanmış ilişkilerin dönüşümünün işaretini verdi.

Çünkü barışın ilk adımı, silahsız ve açık bir el ile başlar.

Sağ el çoğu insanın baskın elidir ve silahlar bu elle taşınır (solaklar alınmasın lütfen, bütün genellemeler aslında yanlıştır). Bu nedenle sağ elini uzatmak, “Sana zarar verme niyetim yok” mesajı taşır. Elin boş olduğunu ve silahsız yaklaşıldığını göstermek, barışçıl bir selamlaşma biçimidir.

Tokalaşma, taraflar arasında eşitlik ilişkisi de kurar. Ellerin karşılıklı tutulması, “Ben seninle aynı düzeydeyim, dostça bir ilişki kurmak istiyorum” mesajı içerir.

Ez cümle;

Tokalaşma, tarih boyunca silahsızlık göstergesi, eşitlik ve karşılıklı güven jesti olarak anlam bulmuştur.

Türkiye’de yeni bir süreç için diyalog ve müzakere zemininin yolunu da bir tokalaşma açtı.

Birbirini artık düşman değil, muhatap gören iki iradenin tokalaşması…

Bahçeli’nin uzattığı açık eli havada kalmadı.

43 ay sonra Öcalan’dan ilk haber geldi. Yeğeni Şanlıurfa milletvekili Ömer Öcalan, 23 Ekim 2024’te aile görüşmesi gerçekleştirdiklerini açıkladı. En son yüz yüze yapılan görüşmenin tarihi 3 Mart 2020 idi.

Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın yer aldığı İmralı Heyeti, 28 Aralık 2024’te ilk kez adaya gitti. Öcalan, bu ziyarette gönderdiği mesajda “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” dedi.

İmralı Heyeti bu ilk ziyaretten sonra 4 kez daha adaya gitti ve her görüşmenin ardından önemli temaslarda bulundu.

İlk görüşmeden sonra kamuoyuyla paylaşılan mesajlardan, Öcalan’ın silahların olmadığı yeni bir dönemin inşası için hazırlık yaptığını öğrendik.

Öcalan, İmralı Heyeti’nden tüm toplumsal kesinlerle ve siyasi parti liderleriyle görüşmelerini istemiş.

Sonradan öğreniyoruz ki Öcalan; Özgür Özel’e, Devlet Bahçeli’ye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, güneydeki Kürt liderlerine ve kendi örgütüne mektuplar göndermiş.

İmralı Heyeti’nin bütün görüşmeleri olumlu geçti ve görüştükleri tüm siyasi liderler “barışa destek olacaklarını ve çözüm yerinin parlamento olması gerektiğini” söyledi.

Kaygılı olanlar da vardı elbette. CHP anayasa tartışmaları ve cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki tereddütlerini iletti İmralı Heyeti’ne.

Öcalan 27 Şubat’ta “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı yaptı ve 12 Mayıs’ta da PKK’nin fesih kongresini topladığı duyuruldu.

İmralı Heyeti Öcalan’la son görüşmesini 18 Mayıs 2025’te gerçekleştirdi ve ne yazık ki 3 Mayıs 2025’te hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder bu heyette yoktu.

Eşzamanlı iki ana eksen

Bu mini Z raporundan anlayabildiğimiz kadarıyla yeni sürecin çerçevesi, iki ana eksende ilerliyor:

– PKK’nin kendini feshi ve silahların bırakılması
– Yasal güvencelerin hazırlığı

Kulislerde, silahların bırakılmasıyla eş zamanlı olarak şu başlıklarda adım atılmasının beklendiği konuşuluyor:

– Kayyım uygulamalarının sona erdirilmesi,
– Siyasi tutukluların serbest kalması,
– Çözümün önünde engel olan yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi.

Siyaset yazı mutfakta geçirecek

Tam da bu konudaki meraklı sorularımız çoğalırken, Anayasa hukukçusu Prof Dr. Sevtap Yokuş cumartesi akşamı İlke TV’de Jiyan Kışanak’ın Dünya Hali programında, ayağının tozuyla Ankara’daki gözlemlerini anlattı. Beklenen yasal düzenlemeler için ‘Yazı bir tür mutfak çalışmasıyla geçirecekler’ dedi.

Sevtap hoca Ankara’da yaptıkları görüşmelerde “Çözümün önündeki yasalar elden geçilerek gerekli önlemler alınacak” ifadelerini duyduklarını söyledi.

Çok eleştirilen ve hayal kırıklığı yaratan 10. Yargı Paketi’ndeki infaz rejimiyle ilgili yeni bir düzenlemenin gündeme gelebileceğini söyleyen Sevtap hoca, “Ankara’da bir hazırlık var ve bu hazırlık eylülden itibaren hızlanabilir” dedi.

Jiyan Kışanak’ın “Sürecin önündeki zorluklar ne, aşılamayan şeyler ne?” sorusuna cevabı ise oldukça dikkate değerdi:

“Anayasa çalışmaları gündeme geldiğinde, bir boyutuyla olumlu adımlar atılmış olacak. Bir boyutuyla da siyasi partiler arasındaki uzlaşmazlık sıkıntıya da sokabilecek. Belki de o zaman diyeceğiz ki ‘Keşke anayasa tartışmasını öteleseydik.’ Çünkü anayasa tartışmaları iktidar ve muhalefet partileri arasında ciddi düğümlenmelere neden olabilir. O anlamda bu bir problem.”

Burada ana muhalefet partisi CHP’nin sürece olumlu ama bazı konularda neden tedirgin yaklaştığını hatırlamak gerek. CHP lideri Özgür Özel’in sürece dair tutumu, “kaygılı destek” olarak nitelendirilebilir. Özgür Özel bir yandan çözüm çabalarına destek veriyor; öte yandan AK Parti’nin bu süreci seçim mühendisliği için kullanılabileceği kuşkusunu taşıyor. Bu ikili pozisyon, özellikle yeni anayasa tartışmalarına ilişkin çekincelerde kendini gösteriyor. Özel, AK Parti’nin bu süreci ve yeni anayasa tartışmalarını, otoriterleşmeyi meşrulaştıracak ve CHP’yi bitirecek bir araca dönüştürmesinden kaygı duyuyor.  Bir yandan partisine açılan kurultay iptali davası öte yandan İmamoğlu operasyonlarını düşününce, Özgür Özel’in bu kaygısı gayet anlaşılır. Yine kulislerde CHP’nin “Biz bu sürecin neresindeyiz? Hiçbir yerinde yokuz” dediği dolaşıyor.

Başta ana muhalefet partisi ve DEM Parti olmak üzere siyasi partilerin azımsanmayacak bir bölümü, Meclis’te bir komisyonun gecikmeden kurulmasını talep ediyor. Öcalan’ın da kurulacak bu komisyonu, sürecin ana güvencesi olarak gördüğü ve ‘bundan asla geri adım atmam’ dediği söyleniyor. “Herkes eteğindeki taşları döksün; konuşulmamış tartışılmamış hiçbir şey kalmasın bu komisyonda” demiş.  Bu sebeple Meclis’in tatile gireceği 15 Temmuz’a kadar bu komisyonun kurulması sadece bir takvim hedefi değil, aynı zamanda karşılıklı güven testi gibi duruyor. Öcalan’ın “Komisyonun kuruluşu gecikirse, toplumsal güven zedelenebilir” dediği belirtiliyor.

Görünen o ki süreç önemli bir eşiğe geldi.  Bu sefer önceki süreçlerden farklı olarak silahların bırakılması bir sonuç değil bir başlangıç olacak.

Kadınsız bir Meclis Komisyonu mu kurulacak?

Bitirmeden Sevtap hoca’nın, “Toplumun dinamiklerine çok iş düşüyor. Biz ne kadar talepkâr olursak, bu süreç o kadar doğru yolda ve hızla ilerleyecektir” tespitine, ben de birkaç talepkâr soru ile katılayım:

  • Meclis’te kurulacak komisyonda kadınlar ne kadar temsil edilecek?
  • Bu komisyona temsilci verecek siyasi partiler kadın milletvekillerini tercih edecek mi?
  • Kadınların eşit temsili konusunda pratik tutumunu bildiğimiz DEM Parti dışında kadın milletvekili ile temsil edilecek başka parti olacak mı?
  • Meclisteki kadın milletvekilleri bu konuda ne düşünüyor? Bunun için bir hazırlıkları, birbirleriyle bir temasları var mı?
  • Yoksa bu komisyonda da barışı ve çözümü sadece erkekler mi konuşacak?

Erkeklerin çoğu zaman güç gösterisine dönüştürdüğü ve illaki zaferle sonuçlandırmak istediği müzakereleri, “barış için nasıl bir gelecek” tartışmasına ancak kadınlar çevirebilir.

Yeni bir barış dilini, yeni bir siyaset yapma biçimini kadınlar, erkek siyasetçilerin insafına bırakmayacaklardır umarım.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Tokalaşmadan bugüne Z raporu ve talepkarlık üzerine « İlke TV
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Dersim Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin