Siyasallaşan Müslüman tarikatlar, cemaatler, tek tek Müslüman siyasetçiler hitap ettikleri kendi toplumunu-çevresini “Allah ile aldatıyorlar.” Aslında bunu asırlardan beri hep yaptılar. Ancak özellikle son yıllarda bu alanda çıtayı daha da yükselttiler. İslamiyet’in başlangıcından beri Allah ile aldatanlar hep vardı. Bu vesileyle konuyla alakalı bir çok ayet nazil olmuştu. Allah İle aldatanlar için, kendi inandıkları kitaplarında yani Kur’an-ı Kerim’deki ilgili ayetlerden bazıları şunlardır.
“Şüphesiz Allah’ın va’di haktır. Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı(lar)da sizi Allah ile aldatmasın. (Lukman suresi 33. Ftır 5; Hadîd 14). Sakın aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın! (Lukman 33; Fıtır 5; Hadîd, 14). Dine sokulan uydurma ve iftiralarla aldatma-aldanma (Âli İmran 24; Enfal 49). Hurafeler uydurmalar anlamını bilmeden okuyuşlarla aldatma-aldanma (Hadîd 14). Duyarlı ilahiyatçılar, akademisyenler; bu aldatmaya-aldatılmaya karşı çıktıkları için, Allah ile aldatanlar nezdinde bunlar; “dinden çıkmış, mürted” oluyorlar.
Şimdi gelelim bizim mahalleye; Son yıllarda “Müslümanlaşan Aleviler” de, “Kur’an’ın kendi kitapları olduğunu” iddia ediyorlar. Müslüman kardeşleriyle birlikte “aynı dine, aynı Peygambere inandıklarını” söylüyorlar. Diyanetten-devletten pay elde etmek için çalmadıkları kapı kalmıyor ve söylenmedik söz bırakmıyorlar. Bu işin bir tarafı! Fakat asıl büyük tehlike ise çok boyutlu. Tıpkı Allah ile aldatan Müslüman kardeşleri gibi, bizimkilerde Alevileri; “Ali ile aldatıyorlar!” Şimdi gelin bu konuyu, biraz daha detaylandıralım!
Aleviler İçerisindeki “Elhamdülillahsız Müslümanlar” Vicdandan Uzaklaşıyorlar!
Aleviler kendi tarihsel gerçekliklerinden uzaklaştıkça eskiden gelen “mazlumun yanında olan, haksızlıklara karşı çıkan” o siyasi duruşlarından da uzaklaşıyorlar. Bu durum hafızada kayıtlı olan tarihsel ve felsefi kayıtların silindiğine ve yerine uydurulmuş yeni ve kirli bilgilerin ikame edildiğini işaret ediyor. Yani eski bilginin hafızadan silinişi ve kopyala-yapıştır taktiğiyle yeni uydurulmuş Türk-İslam sentezci bilgilerle toplumda bir hafıza kaybı yaşanmakta-yaşatılmaktadır. İşte tam da bu noktada “Hak Muhammed Ali” dedikçe, Ehli beyit’e, Kerbel’ya, Zülfikar’a, 12 İmam’a, Ana Fatıma’ya, son zamanlarda bunlara bir de Ana Zeynep eklenerek, kar topuna dönüştürülen bu retorikleri birileri sıklıkla yaptıkça, kendilerine özgü “milli ve yerli” şekliyle Müslümanlaşıyorlar. Bazıları buna “Anadolu Müslümanlığı, Alevi İslam, Türk Müslümanlığı” ve benzeri kavramsal çerçeveler uyduruyorlar. Ve bütün bunları da başta İmam Ali olmak üzere Şia söylemlerini kullanarak sürekli güncelliyorlar.
Unutulmamalıdır ki; yani bu, nevi şahsına mahsus, dizayn edilmiş bir Türk tipi Müslümanlığıdır! Bunu kısaca şu şekilde formüle edebiliriz. Hak Muhammed Ali, Ehli Beyit, Kerbela, Zülfikar, 12 İmam, Ana Fatıma, Ana Zeynep, vs) eşittir “Diyanetin Türk İslam Sentezci versiyonu” yani “Türk tipi Müslümanlığıdır”. Çevrenizde iyi gözlem yaparsanız, bunun fazlasını bile rahatlıkla görebilirsiniz!
Bu bağlamda, ilk defa burada tartışmaya açmak istedik! Lütfen iyi gözlemleyiniz! Çevrenizdeki olup-bitenleri iyi değerlendirip-analiz ediniz! “ne yapalım, yani gelenektir, inançtır!” deyip hemen geçiştirmeyiniz lütfen! Zira hiç bir şey göründüğü gibi değildir! Sürekli ve çokça konuşulan şeyler de hakikat değildir! Dolayısıyla Çağımızın gerektirdiği şekliyle, sorgulayıcı bir düşün zemininde konuları tasnif ederek ele alınız! Ve hiç kuşku yok ki; şu gerçeklikle karşı karşıya gelecek ve büyük bir tehlikeyle yüzleşeceksinizdir!
Evet! Aleviler; Müslüman oldukları ölçüde demokratik sol siyasi düşünceden de uzaklaşıyorlar. Kendi köklerinden uzaklaşarak, değerlerini yok sayabiliyorlar. Barış ve sevgi dilini terk ediyorlar. Mesela, İslamiyet içerisinde bir Şii projesi olan “Hak Muhammed Ali, Ehli Beyit, 12 İmam, Zülfikar” ve benzeri kavramlar üzerinden Kur’an’i bir söylem geliştirenlerin siyasi duruşlarına bir bakınız! Bunların hangi siyasi yelpazede durduklarına, hangi siyasi söylemlerle hareket ettiklerine ve hangi parti ve siyasi oluşumların yanında yer aldıklarına tanık olacaksınız!
Çevrenizde iyi gözlemleyiniz!
Ali İle aldatanlar; Aleviliğin sadece “Hak Muhammed Ali’den, Ehli Beyit’den, 12 İmam’dan, Zülfikar’dan, Ana Fatıma’dan vs.” ibaret olduğunu sanıyorlar. Çocukluk evresinde kendilerine verilen bu konulara ilişkin eksik-yanlış bilgilerin, hala bile gerçek Alevilik olduğu zannıyla hareket ediyorlar. Bütün yeniliklere karşı, aydınlanmacı yazılı kaynaklara ihtiyaç duymuyorlar. Okumuyor, araştırmıyor ve köklerinden, dillerinden, inançsal kavramlarından uzak Allah ile aldatanlarla aynı sosyolojik iklimde yaşamaktan haz duyuyorlar. Bu cenah; İmam Ali’yi kendi kişisel emelleri için kullanıyor! Masum, duygusal ve safiâne bir yaşam sürdüren Alevi toplumunu, İmam Ali güzellemeleriyle aldatıyor. Aslında sahte olan İmam Ali resimleri üzerinde dahi oynayarak onun Arabi cehresini, Avrupai bir simayla nakşediyorlar. Kim, kime, neyi, ne kadar, yutturabilirse! Adeta İmam Ali’yi bir rant metasına dönüştürüyorlar.
Çevrenizde iyi gözlemleyiniz!
Göreceksiniz ki Ali İle aldatanlar; ister istemez rejim yanlısı, kendi meşreplerine göre Kemalist, devletçi, düzenin savunucusu, merkez sağ politikalarına açık hale gelmişlerdir. Bu Müslümanlaşan Aleviler, hiç kuşku yok ki; rejimin savunucuları-koruyucularıyla rahat uzlaşan ve onlarla aynı paralelde hareket eden birer kitle aparatına dönüşmüşlerdir. Rejimin/ siyasi İslam erkinin siyasi-politik uygulamaları karşısında sessiz kalmakta ve hatta onların karşıtı olan tarafa acımasızca saldırmaktadırlar.
Çevrenizde iyi gözlemleyiniz!
Ali ile aldatanlara göre bu karşı taraf; başta kendileri gibi düşünmeyen Aleviler olmak üzere, Kadınlar, Gençler, Solcular, Kürtlerdir. Yani Onlara göre karşı taraf; rejimden memnun olmayan, rejim tarafından ötekileştirilmiş toplumsal katmanlardır. Türk tipi, siyasallaşmış Müslümanlık galiba bu olsa gerektir! Zira rejim de, toplumu Müslümanlıkla aldatmaktadır. Bu sebeple mevcut rejimin sahipleri, artık onlara çok yakındır. Eskiden diğer üç halifeye düşmanlık besleyen bu cenah; sözde İmam Ali’nin dostuna dost, düşmanına düşmandılar. Şimdilerde ise kişisel çıkarlar, buna engel teşkil etmekte. Artık rejimin asli unsurlarıyla aralarında hiç bir fark yoktur. Dahası dinleri, kitapları, peygamberleri, kıbleleri, hedef ve uygulamaları, çıkar ve gelecekleri aynı olan parametrelerde buluşmuşlardır. İşte bunlar, Ali ile aldatanlardır.
Çevrenizde iyi gözlemleyiniz!
Ali ile aldatanlar; artık biat kültürü içerisinde şekillenerek, düzenin birer savunucusu haline gelmişlerdir, yada geleceklerdir. Ve hatta tıpkı rejimin sahipleri gibi var olan bütün değerleri kendi kişisel ikballeri, gelecekleri için kullanmaktadırlar. Batın diliyle ilişkileri kesilmiş, zahiri yanar-döner-alacalı olmuşlardır. Her sakala göre tarak ve her kulağa göre söz söylemektedirler. Milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi, muhtar olabilmek için zihinlerine üfürülen ne kadar Türk İslamcı kirletilmiş bilgiler varsa bu uğurda hovardaca kullanmaktadırlar. Bekleyin, yaklaşan seçimle bu tiplerle, daha çok karşılaşacaksınız!
Çevrenizde iyi gözlemleyiniz!
Ali ile aldatanlar; Devletten ihale kapmak, bir yerlerde memur olmak için kırk takla atmaya sıra beklemektedirler. Bunlar, Diyanetin-Diyanetin acılı pastasına ortak olma, orada kendilerine bir pay edinmeye gönüllüdürler. Bu vahim durum, Alevi toplumunda özellikle son yıllarda maalesef hızlı bir yükselişe geçmiştir. Sahi bu gerçekliği, sizler hala göremiyor musunuz?
Allah ile Aldatanlar Acımasız Olur
Çevrenizde iyi gözlemleyiniz!
Ali ile aldatanlar; tıpkı “Sünni“ tabirle anılan ve fakat son yıllarda tarikatlaşarak, cemaatleşerek gelişen siyasi İslam’ın (Diyanetin ve siyasal Müslüman kadroların); hakikati seslendiren İlahiyatçı, akademisyenlere takındıkları ceberut tavrın aynısını; Alevi toplumu içerisinde aydınlanmacı bir hattı geliştirmeye çalışan Aydınlarına, entelektüellerine, ilerici Pirlerine, sorgulayıcı kurum yöneticilerine karşı uygulamak niyetindedirler. Zira o mahallede de Müslümanların içinde bulundukları açmazları bilimsel yöntemlerle ele alıp kanıtlarıyla yazan, konuşan Müslüman İlahiyatçı akademisyenlere karşı sürekli bir linç kültürü geliştirilmektedir. Bu siyasileşen ve Allah ile aldatan tarikat mensupları ve taraftarları, bilim insanı olan bu Müslüman İlahiyatçı akademisyenlere sürekli veryansın ediyorlar.
Bunların kimisi “dinden çakmış” oluyor, kimisi “mürtet” torbasına atılarak katli vacip fetvalarıyla karşılaşıyor. Kimisinin “kafirlikleri” kalmıyor. Kimisi çalıştığı üniversiteden, şehirden bile nefes alamaz hale getiriliyor. Kimisi Türkiye’yi terk edip ve gelip Hristiyan ülkelerinin Üniversitelerinde ders veriyor. Ne acıdır ki; bu modern dünyamızda bile Müslümanın, Müslümana uyguladığı bir “Çağın Engizisyonuyla” karşı karşıyayız! (E. Yalgın; “Müslümanların Engizisyonu”, Mehmet Azimli Hoca ve Alevilerin Durumu! • Dersim Gazetesi, https://www.welgmedya.com erişim tarihi: 6.12.22.
Ali ile Aldatanlar Hak’tan Cüdâ Olur
İşte tam da bu noktada ne yaman çelişkidir ki; aynı yozlaşma kültürü, aynı çürüme Alevi toplumu içerisine de sirayet etmiştir. Alevi toplumu içerisinde “Elhamdülillahsız Müslümanlar“ kadim geçmişlerinden beri, var olan toplumsal değerlerinden uzaklaşarak, gayri vicdani bir yol tutmaya başlamışlardır. E. Yalgın, „Aleviler İçindeki “Elhamdülillahsiz Müslümanlar“ Araf’ta! I. • Dersim Gazetesi, https://www.welgmedya.com erişim tarihi: 06.12.22.
Çevrenizde iyi gözlemleyiniz!
Ali ile aldatanlar; Her geçen gün toplumsal etik değerleri ayaklar altına almaktadırlar. Özellikle son 500 yıldan beri, Şii Safevi halifeleri vasıtasıyla içimize boca edilen Buyruk ve benzeri el yazmaları içerisinde yer alan, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte yükselişe geçen, tarihsel gerçeklikte hiç bir yeri olmayan, uydurulmuş hurafelerle, masallarla toplumu uyutmaya devam etmektedirler.
Bu gidişata “dur“ diyen, hakikati, tarihsel gerçeklikleriyle ve makul kanıtlarıyla ortaya koyan, zihinsel faaliyetlerde bulunan, mantıki sorularla yanlışlıkları sorgulayan, düşünce üreten Canlara karşı, en acımasız linç kampanyaları başlatmaktadırlar. O da yetmeyince, dilekçelerle jurnalliğe yeltenmektedirler. Dede kılıklı rejim aparatlarının, geçmiş yıllarda Dersimli Ocak Pirlerini nasıl jurnallediklerini görmüştük. İşte bunun en son örneği Musa Eroğlu’na yapılanlar değil miydi! Yazıklar olsun!
Alevi toplumunda asla olmayan bu linç kültürünün tek bir kaynağı var. O da sahte, takiyeci, göstermelik, siyasi ikbal Aliciliği ve Müslümanlığıdır. Kadim değerlerden uzaklaştıkça iyilerini tenzih ederek söylüyoruz ki, tarikatlaşan-cemaatleşen (modern adıyla Dernek, Federasyon, Vakıf, Cem Evi vs.) bu cenah, her geçen gün biraz daha tıpkı karşı mahalledeki “Allah ile aldatan Müslüman kardeşleri“ gibi “Ali ile aldatıyorlar. Onlar gibi yaşıyorlar, her halleriyle Onlara benzemeye çalışıyorlar! Onlar gibi kendi aydınlarını, çağdışı kalmış uyduruk, kendinden menkul kör inançlarıyla eleştiriyor, linç ediyor ve o da olmazsa Şeyh’ul İslam kadılarına şikayet ederek, hayatlarını söndürme yoluna gidiyorlar. Dahası Hak’tan cûda oluyorlar!
Ali İle Aldatanlar, Uzaktan bakıldığında sanki İmam Ali’yi çok seviyorlarmış gibi bir havaya giriyorlar. Oysa rantını yedikleri İmam Ali’nin sözlerinden meydana gelen “Nehc’ul Bélâgâ”sını, ne görmüş ellerine almış, ve ne de ki okumuşlardır. Aslında Aryen-Eran-İran ata sözlerinden oluşan “Hz. Ali Divan”ını bile hayatlarında okumamışlardır. Ve fakat oturdukları yerden, kendileri meşreplerine uygun uydurdukları güncele dair sözleri de sanki İmam Ali söylemişçesine sağa sola yollamaktadır. Oysa bu cenah konuştuğunda görülecek ki, İmam Ali’nin tarihsel şahsiyeti hakkında hiç bir gerçek bilgiye sahip değillerdir. Yada Onun ve çocuklarının-torunlarının (12 İmam) hakkında demogojik söylemler etrafında oluşturulmuş, hakikatte ise hiç bir alakası olmayan kinci menkıbevi hurefalarla geleceği kuracaklarını sanıyorlar. İşin tiraji-komik tarafı; Alevileri Ali İle Aldatanlar, aslında farkında olmadan en başta kendilerini aldatıyorlar. Lütfen dönün de bir arkanıza bakın, nereye gidiyorsunuz?
Son söz yerine şunları da eklemeden geçmeyelim:
Aşık İbreti (Hıdır Gürel/1920-1976) Babaya ait olan bu sarsıcı sözleri zamanında sessizce dinleyen fakat bugünlerin sağır kulakları olan Ali ile Aldatanlar maalesef çoğaldılar. Bu kulakların sahipleri şimdilerde ne hikmetse birer gerçek Müslüman, İslam’ın özü olmuşlar. Bu tavırlarıyla İslam’ın 4. halifesi İmam Ali’ye en büyük haksızlığı-kötülüğü yapmaktadırlar. Hayatlarında hiç okumadıkları ve ayetlerine asla uymadıkları, çocuklarına dahi okutmadıkları Kur’an-ı Kerim’i takiye yöntemiyle sahipleniyorlar. Ve ne acıdır ki; bütün bunları kendi bireysel çıkarları için yapıyorlar. Hakikat mi? O; bambaşka bir iklimde filizlenecek baharını bekliyor! Gelin hep birlikte Musa Eroğlu’nun dilinde-telinde, İbreti Baba’ya kulak verelim: Musa Eroglu – Ilme deger verdim. KuRSaD. – YouTube
Gördüm De Geldim
İlme Hizmet Edip, Uykudan Kalktım
Sarık Seccadeyi Elden Bıraktım
Vaizin Her Gün Ki Vaazından Bıktım
Ramazanı Sele Verdim De Geldim
Karnım Acıktıkça Kederim Arttı
Hele Hac Kaygısı Ayrı Bir Dertti
Paralılar Hemen Hac ‘oldu Gitti
Şeytanı Taşlarken Gördüm De Geldim
Dört Kitabı Koyup Torbaya Astım
Cennet Hurisinden İlgimi Kestim
Muskacı Hocaya Sanmayın Sustum
Ağzının Payını Verdim De Geldim
Aklım Ermez Ahret Eğlencesine.
Saygım Var İnsanın Düşüncesine
Hayal Cennetinin Has Bahçesine
Yobaz Sürüsünü Sürdüm De Geldim
İbreti Emelim İnsana Hizmet
Eşim Bana Huri, Evim De Cennet
Hacıya, Hocaya Kalmadı Minnet
İbriği, Tesbihi Kırdım Da Geldim
Hak ile kalın!