11 Temmuz’da Süleymaniye’de PKK’lilerin düzenlediği ‘silah yakma’ törenine katılan Kürt siyasetçi Gültan Kışanak, törene dair izlenimlerini değerlendirdi. Törenin yalnızca geçmişle değil, gelecekle de güçlü bir bağ kurduğunu belirten Kışanak, yaşanan anı “tarihsel ve görkemli” olarak nitelendirdi.
‘Silah bırakma değil, silahları yakarak dağa dönme’
Geçmişteki barış girişimlerini de hatırlatan Kışanak, 2009’daki Habur sürecinde barış gruplarının tutuklandığını anımsattı. “Bu defa, yasal güvenceler olmadan gelmek yerine, silahlarını bırakıp dağa döndüler” diyerek yeni sürecin farkını vurguladı. Bu eylemin, devletin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi için güçlü bir çağrı olduğunu ifade etti.
‘Sayın Öcalan bahaneleri ortadan kaldırdı’
ANF’ye konuşan Kışanak, Abdullah Öcalan’ın bu sürecin mimarı olduğunu belirtti: “Geçmişte demokratik adımların önüne silahlar engel olarak konuluyordu. Öcalan bu bahaneyi ortadan kaldırdı.” Bu durumun klasik barış süreçlerinden farklı olduğunu vurgulayan Kışanak, silahların bırakılmasını sürecin sonuna değil başına almanın büyük bir yöntem değişikliği olduğunu söyledi.
‘PKK bir neden değil, sonuçtur’
Kürt sorununun tarihi nedenleriyle ele alınması gerektiğini ifade eden Kışanak, PKK’nin bu sorunun sonucu olarak ortaya çıktığını belirtti: “Kürt halkının kimliğinin, dilinin, kültürünün inkar edilmesi, PKK’yi doğurdu. Artık bu gerçeği tartışmalı ve çözüm yolları aramalıyız.”
‘Üç acil adım atılmalı’
Kışanak, devletin bu süreçte atması gereken üç acil adımı şöyle sıraladı:
-
Silah bırakma iradesi gösterenler ve siyasi gerekçelerle tutuklananlar için yasal düzenlemeler yapılmalı, herkesin demokratik siyasal hayata katılımı sağlanmalı.
-
Kürtlerin anadil hakkı ve siyasal temsili önündeki engeller kaldırılmalı.
-
Sürece öncülük eden Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit sona ermeli, mevcut yasalar çerçevesinde özgürlük yolu açılmalı.
‘Herkes bu sürece dahil olmalı’
Gültan Kışanak, demokratik dönüşümün yalnızca siyasetçilere değil, tüm topluma sorumluluk yüklediğini vurguladı. “Bu sürecin beklemeye tahammülü yok. Hepimiz ‘ne yaptık, neyi eksik yaptık, ne yapmalıyız’ diye sorgulamalı, sürecin bir parçası olmalıyız” dedi.
