DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yeni sürece dair yaptığı açıklamalarda, “Bu sürecin başarıya ulaşması aslında herkesin yararına olur.” diye konuştu. Bakırhan açıklamalarında, “Tarihi adımlar var ama bunlara denk adımların hızlandırılması gereken bir süreci yaşıyoruz.” ifadelerini kullandı.
MA’ya konuşan Tuncer Bakırhan, “Tarafların birbirine verdiği sözler ile bu mesele çözülmez. Bunun bir senedi ve sözleşmesi olması gerekiyor. Meclis sorunun çözümünün ana merkezidir” dedi.
Meclis’te kurulması gündeme gelen komisyona dair konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından PKK 12. Kongresi’ni toplayıp çalışmalarını sonlandırma kararı aldı. Bunun yanında sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için Meclis’te komisyon kurulması çağrıları ise bugüne kadar sonuçsuz kaldı.” dedi.
‘Süreç tıkanmış değil, ama hızlı da gitmiyor’
“27 Şubat çağrısı, peşine 12 Mayıs’ta PKK’nin kongre sonuçları çok tarihi idi. Sonuç bildirgesi, açıklamalar çok kıymetliydi.” diyen Bakırhan, “Bu süreç tek taraflı yürüyecek bir süreç değil. Muhtemelen önümüzdeki günlerde iktidar da bu atılan adımlar karşısında üzerine düşen gereklilikleri yerine getirecektir.” ifadelerini kullandı.
Bakırhan açıklamalarında Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısında Türkiye’nin demokratikleştirilmesinden söz ettiğini belirterek “Sayın Öcalan’ın devlet ve iktidar ile yürüttüğü süreç, önceden planlanmış başlıklar, üzerinden anlaşılmış ve imza altına alınmış bir süreç değil. Sayın Öcalan, demokratik bir Türkiye’den söz ediyor. Kürt sorununu, kadın, ekoloji ve ekonomik adaletsizliği çözmüş bir Türkiye’den söz ediyor. Alevilerin eşit yurttaşlık, LGBT’lerin kimlik sorunu ve pek çok sorunu çözmüş bir Türkiye’den söz ediyor. Bir nevi bu sorunları dile getiren sınıfların, çevrelerin, kimliklerin taleplerinin sonuca yansıdığı bir süreçten bahsediyoruz. Bir al ver süreci değil. Demokrasi için gerekli olan koşulların yerine getirilmesidir. Henüz başındayız.” dedi.
Tuncer Bakırhan, sürecin yeterince ‘hızlı’ olmadığını ifade ederek, “Tarihi adımlar var ama bunlara denk adımların hızlandırılması gereken bir süreci yaşıyoruz. Dikkat ederseniz biz de iktidara; ‘Evet bir tarafın çok önemli, tarihi adımları var ama diğer taraftan henüz pratik, somut, Kürdün, Alevi’nin yaşamına dokunan bir şey yok’ diyoruz. Bunu hızlandırmaya çalışıyoruz. Süreç tıkanmış değil ama çok hızlı da gitmiyor. Ancak çok iyi çok hızlı gidiyor da diyemeyiz. Onun için de hızlandırmak gerekiyor.” diye konuştu.
‘Bu süreç dünya örneklerine benzeyen bir şey değil’
İran-İsrail arasındaki savaş ve Ortadoğu’daki gelişmeler nedeniyle süreçte, hükümetin ‘izlemeye’ geçtiğini belirten Tuncer Bakırhan, “Ama tam tersini yapmalıydı. Sayın Öcalan Ada’da; İsrail’in yayılmacı, bölgesel planlarının yeni çatışmalar yol açacağını ifade etmişti. Bunu önleme yolunun da ülkelerin kendi içinde demokratikleşmesinde görüyor. Sorunlarını çözerek, yaşayan bütün kimliklere ve inançlara eşit yurttaşlık hakkı vererek alabileceğini söyledi” diye belirtti.
Tuncer Bakırhan değerlendirmelerinde, “Devlet, muhtemelen okumalar yapıyor ve bu meselelerde devletin genel karakteri şöyledir: En aza razı etme” dedi ve “Ama bu süreç dünya örneklerine benzeyen bir şey değil. Bölgede 50 milyon insandan yaklaşık 30 milyonunun gönül bağı olduğu, desteklediği, sorunun çözümü için de taraf olduğu bir meseleden bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.
Süreçte Meclis’in rolü
Tuncer Bakırhan, süreci ana merkezinin Meclis olduğunu belirterek, “Kürt meselesi; yasal ve anayasal bir meseledir. İnkârcı yasa ve anayasalar ile başlayan bir meseleden bahsediyoruz. Dolasıyla bu sorunun çözümü de yasal ve anayasal değişikliklerden geçiyor. Tarafların birbirine verdiği sözler ile bu mesele çözülmez. Bunun bir senedi ve sözleşmesi olması gerekiyor. Dolasıyla Meclis önemli bir konumda. Meclis sorunun çözümünün ana merkezidir. Yine bu aşamada Anayasa demek çok erken. Anayasa’ya gelinceye kadar çok yol kat etmemiz gerekiyor.” diye kaydetti.
Bakırhan, “Meclis bu konuda bir sorumluluk alabilirse, bu meseleyi tüm siyasi partilerin katıldığı bir komisyon ile çözme, hızlandırma, sonuç alma niyeti ile hareket ederse yol alınabilir.” dedi.
Meclis’te kurulacak komisyonla, hasta tutuklular, kayyımlar gibi sorunlarla ilgili düzenleme yapılabileceğini belirten Bakırhan, “Ancak Meclis henüz komisyon oluşturmadığı için bir ağır aksak gitme durumu söz konusudur. Olumlu yanı şu; bugüne kadar yürüyen süreçlerde Meclis bu çoğunluğu ile yanında durmamıştı. En azından karşısında değil. Meclis’in yüzde 90’nı Meclis’te bir komisyon oluşturulmasını istiyor. Yaptığımız bütün turlarda böyle bir şey ortaya çıktı.” iadelerini kullandı.
‘Söylem, Kürdü rencide eden bir dil olmamalı’
Tuncer Bakırhan, süreçte kullanılan dile ve ‘Terörsüz Türkiye’ söylemine dair de “Tek taraflı, olumsuz, negatif bir yaklaşım olarak görüyoruz. Onların söylediği gibi yaklaşmıyoruz. Biz ‘Demokratik Türkiye, Demokratik Toplum’ şeklinde yaklaşıyoruz” dedi ve “Söyleminiz ve diliniz Kürdü rencide eden, kıran, onurunu kıran bir dil olmamalı. Biz çok dikkat ediyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında toplantılar yapıyoruz ve kapsayıcı hareket ediyoruz. Eğer bir sorun çözülecek ise dilden başlanır. Dilin ‘terörden’, ‘Bizim insanlarımız, bizim kardeşlerimize dönmesi gerekiyor.” diye kaydetti.
Kuzey ve Doğu Suriye sürecin neresinde?
Bakırhan, süreçte Kuzey ve Doğu Suriye’ye dair ise, “Oradaki sorun Kamişlo ile Şam arasındadır. Türkiye’yi ilgilendirmiyor mu, ilgilendiriyor. Türkiye’nin bu konuda güvenlik kaygıları var mı? Var ama yersiz kaygılar. Kürtlerin kaygıları var mı? Çok büyük kaygıları var.” dedi.
Tuncer Bakırhan, “Sayın Öcalan her yerde olduğu gibi burada da yapıcı bir formülasyon arayışında” diye belirtti.
‘İç demokrasisini sağlayan ülkeler daha güvendeler’
İsrail ile İran arasındaki savaşa ve sürece olası etkisine değinen Bakırhan, “İran-İsrail arasında çatışma başladığı sırada biz de MYK’de bir araya geldik. Temel gündemimiz bu soruydu. İran-İsrail arasında yaşanan çatışma acaba buradaki süreci engeller mi? Farklı bir yaklaşım getirir mi? Acaba devletin, iktidarın kendisi geri adım atar mı? Bence tam tersi olur. Bizim tespitimiz şudur; oradaki saldırılar burayı uyarıyor. Demokratik olmayan ülkeler bir biçimde saldırıya uğruyor. İç demokrasisini sağlayan ülkeler daha güvendeler. Bu nedenle oradaki çatışmaların buradaki süreci engelleyeceğini düşünmüyorum. Tam tersi süreci hızlandırabilir.” ifadelerini kullandı.
‘Süreç hızlandırılmalıdır’
Bakırhan, sürecin hızlandırılması gerektiğini belirterek, Biraz yoğunlaşmamız gerekiyor. Bu süreci biraz hızlandırmamız gerekiyor.Bu sürecin başarıya ulaşması için herkesin sorumluluk alması gerekiyor. Sayın Öcalan büyük bir sorumluluk aldı büyük bir risk de aldı. Henüz bir gelişme yok iken ‘Bahane silah ise hadi feshediyorum’ dedi. Bu çok tarihi bir önemde. Dünyanın hiçbirinde böyle bir yöntem yok.” dedi.
Muhalefetin sürece dair kaygıları
CHP ve sol-sosyalist çevrelerin sürece dair kaygılarını değerlendiren Bakırhan, “Dünyanın her yerinde sol, sosyalist çevreler-tabii dünyanın her yerine benzemiyoruz- barışın olduğu cephede yer alırlar. En asgari barış adımını dahi canhıraş bir şekilde savunurlar. Kaygıların olması bu arada normal. Ama burada sanki bilinçli bir şekilde bir algı oluşturuluyor. Hem iktidar hem de bahsettiğimiz çevreler açısından. Sanki bir barış süreci yokmuş gibi ve durduk yere iktidar arasında süreç yaratılmış ve sanki sol, sosyalist zemine bir mesafe konulmuş. Bunlar yanlıştır. Barışın kendisi, solun temel davasıdır. Sosyalistlerin uğruna bedel ödediği bir gelenektir. Biz kendi muhatabımızı kendimiz seçmedik.
Bir savaş duracaksa kimin kimle oturduğu bence çok önemli değil.” ifadelerini kullandı.
CHP’ye yönelik tutuklamalar ve süreç
Bakırhan, muhalefetin sürece dair eleştirilerinin 19 Mart sonrası arttığına yönelik soruyu da “Tabii, iktidarın yanlışları çok. Bu süreç başlarken kendisine rakip olarak gördüğü partinin seçilmiş adayına dönük yaklaşımlar doğru değil. Kendi lehine yontmaya çalışan bir akıl olabilir, onun karşısında dururuz. Mücadele etmesini de müzakere etmesini de bilen bir zeminiz. Kandırılmamızı istemiyorlarsa buyursun bu işe destek versinler. Arkamızda dursunlar, birlikte mücadele edelim. Daha güçlü bir demokratik barış basıncı oluşturalım.” diye yanıtladı.