Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk’un başkenti Tiran’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu 6. Zirvesi sonrası dönüş yolunda gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. Zirvede, Avrupa’nın güvenliği, rekabetçiliği ve göç gibi başlıkların ele alındığını belirten Erdoğan, “Türkiye olarak Avrupa’nın istikrarı, refahı ve güvenliği için kilit bir konumda olduğumuzu ifade ettim” dedi.
Erdoğan, konuşmasında ayrıca Rusya-Ukrayna savaşı ve Gazze’deki insani kriz konularında Türkiye’nin diplomatik girişimlerini aktardığını belirterek, “Avrupa’nın, Netanyahu hükümetine karşı sessiz kalma lüksü yok” ifadelerini kullandı.
Erdoğan gazetecilerin yeni çözüm süreciyle ilgili sorularını da yanıtlayarak, silah bırakmaya ilişkin “Bağdat ve Erbil yönetiminin bu süreçte nasıl yer alacağına ilişkin planlamalar var” dedi.
Tiran zirvesinde de Türkiye’nin Avrupa’nın güvenliği, refahı ve istikrarı için kilit rolünün altını çizdiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Rusya-Ukrayna savaşının sona ermesi için son günlerde sürdürdüğümüz temaslara dair bilgi paylaştım. Avrupa’da barış ve istikrarın yeniden tesisi için yapılması gerekenlerin ve ülkemizle iş birliğinin önemini bir kez daha vurguladım. Avrupa Güvenlik Mimarisi ve savunma sanayi alanındaki mekanizmaları yeniden ele aldığımız bu günlerde, Türkiye’nin Avrupa’nın geleceğindeki vazgeçilmez rolünü ifade ettim. Tüm bu alanlarda daha derin işbirliğinin önündeki siyasi engellerin ve ön yargılı tutumların artık geride bırakılması zamanı gelmiştir. Aksi takdirde Avrupa’nın çok ihtiyaç duyduğu dönüşümü yakalaması mümkün olmayacak ve rekabet gücü her anlamda çok daha azalacaktır.
Amerikan Başkanı Sayın Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Volodimir Zelenskiy ile Ukrayna’da barışın bir an önce tesisi amacıyla yürüttüğümüz hassas sürece, Avrupa Birliği dahil ilgili tüm tarafların desteğini bekliyoruz. Yaptığım hitapta ve ikili temaslarda Gazze’de yaşanan insanlık dramı ve Batı Şeria’ya yönelik saldırılar karşısında Avrupa’nın sessiz kalma lüksü olmadığını tekrar vurguladım. Netanyahu hükümeti üzerindeki baskının artırılması için eldeki tüm araçları kullanmaya devam edeceğiz. Suriye’nin terörden temizlenmesi, yaptırımların kaldırılarak yeniden inşa faaliyetlerine başlanması için, Avrupa’nın da sorumluluk alması gereklidir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ABD Başkanı Sayın Trump’ın Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması kararını bu bağlamda çok önemli ve anlamlı buluyorum. Dostum Trump’ın kararının, Avrupa Birliği başta olmak üzere ilgili tüm taraflara örnek olmasını temenni ediyorum.” dedi.
‘Trump’ın kararının örnek olmasını temenni ediyorum’
Bir gazetecinin, “Sayın Devlet Bahçeli’yle birlikte 50 yıllık bir kabusu bitirdiniz. Bu, aslında Nobel Barış Ödülü gerektiren bir adım, bir devrim. Çünkü PKK, tarihinde ilk kez, fesih ile birlikte, silah bıraktığını açıkladı. Bundan sonra beklenti ya da beklentilerimiz ne olacak? Tam olarak ne olduğunda biz ‘tamam işte oldu’ diyeceğiz?” sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
“Terörsüz Türkiye’nin nihai hedefi bellidir: Silahları gömmek. Terör örgütünün silahlarını tamamen bırakması, fesih kararının eksiksiz biçimde uygulanması, illegalitenin terk edilmesi şart. Alınan kararların tatbikini çok yakından takip edeceğiz. Şehitlerimizin manevi hatırasına, şehit yakını ve gazilerimizin haklarına halel getirmeden Terörsüz Türkiye’ye kavuşacağız. Terörün, Türkiye’nin gündeminden tamamen çıkmasıyla birlikte yepyeni bir dönemin kapısı aralanacaktır. Bakın, terör belası yıllarca bu ülkenin ayağına vurulmuş bir prangaydı. Hızımızı azaltan, ayaklarımızı bağlayan zincirleri kırmaya başladık. Terör örgütünün, bulunduğu bölgeleri terk etmesiyle Güneydoğu’da, Doğu’da halaylar niye çekildi? Bütün bu halayların bir anlamı vardı.
Artık Doğu’ya, Güneydoğu’ya huzur geldi diye benim vatandaşım orada halaylar çekti. Bölgeye gelen bu huzuru, bu refahı Tayyip Erdoğan kendi için istemiyor, ülkesi için istiyor, bölgesi için istiyor. Şunu bir defa çok iyi bilmemiz lazım. Bütünüyle bu bölgede ekonomik ayağa kalkış, bu huzur iklimiyle beraber olacak. Benim Doğu’daki, Güneydoğu’daki halkımın yaşamı çok daha farklı bir hale gelecek. Hem ticari hayat canlanacak hem de benim vatandaşım caddelerde, sokaklarda nefes alacak. Yaylalar canlanacak, ayağa kalkacak. Çobanlarımız yaylada sürüsüyle beraber güvenli şekilde hayat sürdürebilecek. Ülkemin dört bir yanında da artık huzur, tam anlamıyla hissedilecek. Birkaç cılız ses çıkıyor, vatandaşımız sürece sahip çıktıkça bu sesler de kesilecek. Beklentimiz, terör defterinin bir daha açılmamak üzere kapanmasıdır.”
‘Sivil siyasetin güçlenmesini beraberinde getirecek’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sürecin devamı için, Suriye’de Şam yönetimiyle yapılan anlaşmanın sonuçlarına mı bakılacak? Yine Bağdat ve Erbil yönetimlerinin teröristlerin silah bırakması ve bu silahların teslimiyle ilgili süreçlerdeki rolleri neler olacak?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Bundan sonra örgütün feshi ve silahların teslimiyle ilgili çalışmaların nasıl yapılacağı, devletimizin güvenlik birimlerinin takibindedir. Sınırlarımız dışındaki teröristlerin silahlarını ne şekilde teslim edeceğiyle ilgili komşularımızdaki muhataplarıyla da görüşmeler yürütülüyor. Bağdat ve Erbil yönetiminin bu süreçte nasıl yer alacağına ilişkin planlamalar var. Silahların teslimi ve örgütün tamamen tasfiyesi gerçekleştiğinde ise birlik ve beraberliğimizi güçlendiren adımlarla terörün tamamen Türkiye gündeminden çıkışı sağlanacaktır. Annelerin, babaların yüreklerine su serpilecektir. Şiddetin tamamen devreden çıkması, sivil siyasetin güçlenmesini beraberinde getirecek. Türkiye’nin hedeflerine daha kolay ulaşması mümkün olacaktır. Bu adım, aynı zamanda Irak ve Suriye’nin de huzuruna, kalkınmasına, istikrarına hizmet edecektir. Biz halihazırda Suriye yönetimi ile çok iyi ilişkilere sahibiz. Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Ahmed Şara iki kez Türkiye’ye geldi. Son derece verimli görüşmelerimiz oldu. Sorduğunuz soruyla ilgili ilk etapta Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, İstihbarat Başkanımız İbrahim Kalın ve Savunma Bakanımız Yaşar Güler görüşmeler yaptılar. Temaslarımız sürüyor. İnşallah umduklarımıza vasıl olacağız.”
‘Millet bu işin içinde’
AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda, çözüm süreci ile ilgili gelinen noktayı çok başarılı bulduğunu söylediği ve bu başarının altında da 86 milyon nüfusun yattığını vurguladığı hatırlatılan Erdoğan, “Bu konuyu biraz açabilir misiniz? Bu başarıda milletin ne tür bir fonksiyonu, rolü oldu?” sorusu üzerine şunları kaydetti:
“Milletin içinde olmadığı, milletin fonksiyonel olmadığı bir zafer düşünülebilir mi? Şu anda benim en doğudan en batıya, en kuzeyden en güneye vatandaşım bu işin içinde. Millet bu işin içinde. Bu kararlılıkta milletimin çok çok büyük payları var. Allah milletimden razı olsun. Hep beraber bu gelişmeleri, bu oluşumu paylaşıyoruz ve paylaşmaya da devam edeceğiz. Nitekim bu sürecin içerisinde eğer büyük bir heyecanla, büyük bir coşkuyla Doğu, Güneydoğu halay çekebiliyorsa, Hakkari’ye kadar, Iğdır’a kadar bu halaylar çekiliyorsa, demek ki artık bu iş onların ciğerlerinden geliyor. Bu heyecanı, bu coşkuyu işte caddelerdeki halaylarla dile getiriyorlar. Teröre karşı milletimizin tamamı dimdik durdu. Terörle mücadelede elde ettiğimiz başarılar sadece devlet politikalarıyla olmadı, milletimizin kararlılığı ve dayanışmasıyla da oldu.
Bu mücadelenin neticesi bizi Terörsüz Türkiye’yi inşa sürecine getirdi. Dolayısıyla bu sonuç, milletin tamamının başarısıdır. Bu başarıda hiçbir ayrıma, hiçbir istisnaya yer yoktur. Terörle mücadeledeki başarımızda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da terör örgütüne karşı devletinin yanında yer alan bölge insanımızın payı vardır. Karadeniz’e teröristlerin girmesine engel olan insanımızın payı vardır. Bazı dönemler hemen her gün şehit cenazelerinin kalktığı İç Anadolu insanımızın payı vardır. Ekonomiye katkısıyla savunma sanayimizin gelişmesini sağlayan Marmara’nın, Ege’nin, Akdeniz’in payı vardır. Milletimizin başarısı derken 86 milyonun ortak kararlılığıyla elde edilen bir başarıdan söz ediyorum. Malazgirt ruhuyla geleceğimizi hep birlikte inşa ediyoruz ve edeceğiz. Gençlerimiz, çocuklarımız terörün gölgesinde değil; özgür, huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşamalıdır. İktidar ve ittifak olarak tek arzumuz, onlara huzurlu ve güvenli bir Türkiye, güvenli ve müreffeh bir bölge bırakmaktır.” (AA)