Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Derneği (DİSA) ile Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği’nin ortaklığında, “Çözüm Süreci: Aktörler ve Dinamikler” başlıklı yuvarlak masa toplantısı Diyarbakır’da bir otelde gerçekleştirildi. Toplantıya DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, STK temsilcileri, belediye eşbaşkanları ve akademisyenler katıldı.
‘Ankara Diyarbakır’ın sesine kulak vermeli’
Açılış konuşmalarının ardından söz alan Tuncer Bakırhan, Kürt sorununun çözümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Kürt meselesini Diyarbakır’da konuşmak çok daha anlamlı” diyen Bakırhan, çözümün adresi olarak Türkiye’yi işaret etti. “Bu mesele sadece DEM Parti’nin değil, Diyarbakır’ın, Türkiye’nin meselesidir” dedi.
‘Sayın Öcalan Türkiye çözümü diyordu’
Bakırhan, Abdullah Öcalan’ın önceki çözüm sürecinde dile getirdiği “Türkiye çözümü” vurgusunu hatırlattı ve şunları söyledi: “En büyük gözlemci Türkiye halklarıdır, en büyük üçüncü göz Türkiye’de yaşayan 85 milyondur. Bu süreçte gözlemci aramaya gerek yok.”
‘Türkiye artık Kürtlerden korkmamalı’
Kamışlo’da da benzer çözüm arayışlarının Şam’la yürütüldüğünü belirten Bakırhan, “Kürtler artık tehdit değil, Türkiye için bir barış imkânıdır” dedi. Türkiye’nin Kürtlerle demokratik ve barışçıl bir zeminde ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini vurguladı.
‘Kürt zemininde çatlak yok’
Son dönemde gündeme gelen farklılık iddialarına da değinen Bakırhan, “Kürt zeminde bir çatlak yok. Bütün Kürt aktörler Türkiye çözümünü önemsiyor” diye konuştu. Abdullah Öcalan’ın barış çağrısının arkasında olduklarını ifade etti.
‘Demokratik siyaset bu süreci taşıyacak’
Bakırhan, barış sürecinin başarıya ulaşması için toplumun tüm kesimlerinin sorumluluk alması gerektiğini belirtti. “Sayın Öcalan bir başlangıç yaptı, bundan sonrası demokratik siyasete, kurumsal aktörlere ve Türkiye toplumunun dinamiklerine bağlı” dedi.
‘Süreç uzarsa boşluklar başkaları tarafından doldurulur’
Barışın daha fazla ertelenmemesi gerektiğini belirten Bakırhan, Diyarbakır’da savaş uçaklarının sesini duymanın bile rahatsızlık verici olduğunu ifade ederek, “Artık barış türküleri duymak istiyoruz” dedi.
‘Kürtler elbette Öcalan’a güvenecek’
Ardından soru-cevap kısmına geçildi. “Bir aylık süre niye uzadı?”, Kamışlo’daki Konferans’ın buradaki sürece etkisi nedir?”, sorularına cevap veren Bakırhan, “Süreç çok yeni. Karşımızda yekpare bir devlet yok. Bizim gibi sözü, eylemi ortaklaşmış bir yapıdan bahsedemeyiz. Bence zaman meselesini sorun yapmamalıyız. İlk adım müzakereyi yürüten Sayın Öcalan’ın yaşam şartları, halkla buluşma imkanları adımları olmalı. Kongre meselesinde de iktidarı yakın takip ettiniz. KCK’de silah bırakacağız dedi. Biz en başındakinin böyle demesine saygı duyarız. Oraya geçmeden Tabiki Kürtler partisine, Sayın Öcalan’a güvenecek. İnsanların güveneceği adımlar atılmış değil. Bütün kaygılara rağmen bu süreci başlatana güvenmek doğru bir şey. Bizi bugüne kadar getiren, bu fırtınalara karşı getirende bir birimize olan güvenimizdir. Özgürlükler karşıtı bir masada durmaz. Sayın Öcalan varsa biz varsak olsa olsa buna güvenmek gerek. Sevindirici olan Kürt tarafının yekpare doğru ve iyi yerde, bu sürecin sorumluluklarını yapan yerde olmasıdır. Biz Ankara Türkiye çözümü diyoruz. Suriye’deki Kürtler tabi ki Şam çözümü diyecek. O konferansta iyi olan şey Kürtlerin orada ulusal irade ortaya koymalıdır. SDG’nin sadece metni değil, orada 70 kurumun ortak metnidir. Dolasıyla benim söylediğim Suriye’de de nerede de olursa Türkiye’nin hilafına olacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bunlar taleptir. Orada nasıl sonuç çıkacağına ben ya da Cevdet Yılmaz karar veremez. Dolayısıyla kongreyi de öyle okumak gerekiyor” dedi.
‘Kongre taleplerin ifadesidir’
Bakırhan, Suriye’deki gelişmelere de değinerek, “Kongre, Kürtlerin Şam’la çözüm arayışının bir ifadesidir. Talepler Türkiye’nin hilafına değildir, demokratik barışçıl taleplerdir” şeklinde konuştu.
Toplantının “Sivil Toplum Soruyor” başlıklı ikinci oturumu ise basına kapalı şekilde gerçekleşti.
